Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) işbirliğindeki “Enerji Akademi Programı” kapsamında, jeolojik zorluklar imkan tanımadığından madencilik yapılamayan linyitleri ekonomik değeri yüksek gazlara dönüştürmek üzere desteklenmeye hak kazanan projenin yürütüldüğü İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Laboratuvarları, kapılarını AA’ya açtı.
“Trakya Havzası kömürlerinin yeraltı gazlaştırma potansiyelinin araştırılması, tek boyutlu gazlaştırma deneyleri ile sentez gaz kompozisyonunun belirlenmesi” isimli projenin yürütücüsü İTÜ Maden Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdullah Fişne, dünyada giderek yaygınlaşan “kömürü yerinde gazlaştırma” yönteminin, klasik madencilikle üretilemeyecek durumdaki kömürlerin yer üstünden sondajlar açılarak yer altındayken yakılması prensibine dayandığını anlattı.
AA’da yer alan habere göre yerin altındaki kömür kaynağının ancak jeolojik koşullar müsaade ettiğinde çıkartılabileceğini dile getiren Fişne, şöyle konuştu: “Bu koşullar el vermediğinde istense de bu kaynaklar kullanılamaz. Yerinde gazlaştırma teknolojisi, bu tip kaynakları değerlendirmek için geliştirilmiş bir yöntem. Türkiye’de de bu tür sahalar çoğunlukta. Bu yöntemle klasik madencilik yöntemleriyle hiç değerlendirilemeyecek yani çıkarılamayacak durumdaki kömür kaynaklarını, ekonomik değer haline getirmeyi planlıyoruz. Kömürü yerinde gazlaştırarak yani kömür madenciliğinin olmadığı sahalarda yer üstünden sondajlarla yerin altındayken kömürü yakarak başta doğal gazın yüzde 70-90’ını oluşturan metan gazı ile hidrojen üretimini sağlayacak yüksek teknolojiyi ülkemizde ilk defa başlatıyoruz.”
Fişne, Türkiye’de kömürün çıkarıldıktan sonra yakılarak gazlaştırılması üzerine pilot çalışmaların yapıldığını ancak yer altındayken gazlaştırma teknolojisinin ilk kez üniversite-sanayi işbirliğiyle başlattıklarını ifade etti.
İTÜ yürütücülüğündeki projelerinde EÜAŞ’ın uhdesinde bulunan Trakya havzasındaki kömürlerin yerinde gazlaştırma yöntemiyle değerlendirilme potansiyelini araştıracaklarını belirten Fişne, “Normalde linyitin kalorifik değeri düşük. Kömürün yer altındayken gazlaştırılması ile katma değeri daha yüksek gazlar elde edilecek. Bu gazların ekonomik değeri de çok yüksek.” dedi.
Karadeniz gazından sonra Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltacak yeni bir projeyi başlatmanın heyecanını yaşadıklarını belirten Fişne, şöyle konuştu:
“Kömürden başta doğal gaz elde edeceğiz. Bu doğal gazın içinde başta metan ve hidrojen olmak üzere etan, karbonmonoksit, propan gibi kalorifik değeri olan gazlar elde edilmesini hedefliyoruz. Doğal gazın bileşimi yüzde 70-90 oranında metan gazından oluşuyor. Bu saydığımız ürünlerde ülkemiz tamamen yurt dışına bağlı. Dolayısıyla yurt dışından değil kendi kaynaklarımızla hatta ekonomiye kazandıramayacağımız bir kaynaktan bunları elde ettiğimizi düşünürsek projemizin olumlu sonuçları ortaya çıkacaktır. Tüm bu gazlara da sentez gaz diyoruz ve bu gazlar enerji üretiminde ya da sanayinin çeşitli dallarında pek çok amaç için kullanılabilecek. Böylece kömür, temiz enerji kaynağına da dönüştürülmüş oluyor. Yani termik santrallerde artık kömür yakmıyorsunuz bunun yerine elde ettiğiniz kalorifik değeri daha yüksek temiz gazları yakarak elektrik enerjisi elde edebiliyorsunuz.”
Doç. Dr. Fişne, Türkiye’de yaklaşık 20 milyar tonluk linyit kömürü rezervinden yılda ortalama 80-100 milyon ton üretim yapılabildiğini belirterek, “20 milyar tonluk kaynağımızdan, yerinde gazlaştırma projesi hayata geçtiğinde ekonomiye büyük katkı sağlanacak. Projemiz başarı ile neticelenip ilk gaz üretimini gerçekleştirdiğimizde Karadeniz gazında yaşadığımız sevincin bir benzerini ülkemize yaşatmak istiyoruz.” dedi.
İTÜ’lü akademisyen Fişne, Çin’de “hidrojen” ihtiyacının yaklaşık yüzde 70’inin, yer altında ve yer üstünde gazlaştırma ile kömürden elde edildiğini belirterek, projeleriyle HYSouthMarmara Hidrojen Vadisi Projesi’ne de katkı sağlamayı hedeflediklerini söyledi.
Fişne, Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin yer altı madenciliğini terk ettiklerini ve kömürü tamamen yerinde gazlaştırma ile kullandıklarını, ABD’nin de bu konuda çok büyük araştırmalar yaptığını aktardı.
“Biz de geç kalmış sayılmayız. Bir an önce bu konuda yol almamız gerekiyor. Aksi takdirde teknolojiyi dışarıdan transfer eden bir ülke oluruz.” diyen Fişne, şöyle konuştu: “Projemiz ile yerli ve milli teknoloji geliştirmeyi hedefliyoruz. Yer altı madenciliğinin tamamen biteceğini söylemek kısa vadede mümkün değil ama projemiz başarılı olduğunda hibrit bir teknoloji söz konusu olacak. Zamanla da tamamen yeraltı gazlaştırmaya dönüşme potansiyeli olabilecektir. Artan enerji ihtiyacı ülkeleri bu konuda çok büyük yatırımlar yapmaya, araştırmalar yapmaya itti. Dünyada şu anda bu konuda inanılmaz bir araştırma var. Pilot ölçekte yani deneme yapan çok sayıda ülke var. Bunların başında Hindistan, Çin, Avustralya, Amerika, Endonezya gibi ülkeler geliyor.”
Projelerinde Trakya havzasındaki kömür yataklarında başlatacaklarını bildiren Fişne, şunları kaydetti: “Türkiye’de son 10 yılda çok sayıda linyit sahaları keşfedildi. Bunların çoğu da EÜAŞ’ın uhdesinde. Ancak maalesef ülkemizdeki kömür havzalarını değerlendirmek için jeolojik koşullar pek uygun değil. Bunlardan bir tanesi Afyon sahası. Trakya’yla başlayacağız ama Afyon sahası da klasik yöntemlerle üretilmesi mümkün olmayacak bir saha gibi duruyor şu anda. Dolayısıyla Afyon sahası içindeki kömürlerde alternatif değerlendirme yöntemlerinin araştırılması gerekiyor. Aksi takdirde bu atıl bir kaynak olarak kalacak. Trakya havzasıyla başlayıp Afyonkarahisar’daki kömür yatakları ile devam edeceğiz. Bu teknik başka diğer sahalara da uygulanabilecek. Projenin hayata geçirilme olasılığını çok yüksek görüyoruz. Çünkü Trakya Havzası’nda çıkarılamayacak durumda yaklaşık 3-4 milyar, Afyonkarahisar’da da 1-1,5 milyar ton kömür rezervi bulundu.”
Fişne, projelerinin 1 yıl süreceğini bu sürenin sonunda EÜAŞ’ın Trakya Havzası’nda deneme sondaj çalışmalarına başlamasını öngördüklerini söyledi.
İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Çınar da yaklaşık 4 yıl önce kömürü yer altında gazlaştırma teknolojisi geliştirmeye başladıklarını anlattı.
Teknolojinin tamamen yer altında gerçekleştirildiğini belirten Çınar, şu bilgileri verdi: “Kömürü oksijenle reaksiyona sokup kısmi olarak yanmasını gerçekleştiriyoruz. Bu yanmanın ürünü olarak da sentez gazı dediğimiz gazlar ortaya çıkıyor. Bunlar elektrik üretimi için kullanılabileceği gibi farklı kimyasalların sentezlenmesi için de kullanılabilir. Burada sondaj yaparak petrol ve doğal gaz kuyularına benzer kuyular açılıyor. Bu kuyular aracılığıyla enjeksiyon gazı, kömür damarına enjekte ediliyor ve daha sonra burada bir kısmi yanma gerçekleştiriliyor.”
Bu teknolojide yer altına inilemeyen rezervler için yatay ve dikey kuyular açılacağını anlatan Çınar, “Türkiye, Karadeniz gazı ile bu alanda büyük bir atak içinde, yeni keşifler yapılıyor. Petrol ve doğal gaz alanında Türkiye büyüyor. Burada da Karadeniz gazındakine benzer sondaj teknolojileri kullanacağız. O nedenle maden ve petrol mühendisliği akademisyenleri beraber çalışıyoruz. Tamamen petrol ve doğal gaz sondaj teknolojisini kullanacağımız bir çalışmaya başlıyoruz. Yer altını görmeden, tamamen yer üstünde tasarlanacak ve hayata geçirilecek bir teknoloji olacak.” ifadelerini kullandı.
Laboratuvarlarda yer altında gerçekleşecek bu sistemi yer üstü deneyleri ile gerçekleştirmeye başladıklarını anlatan Çınar, “Yer altında da bir enjeksiyon kuyusu olacak, bir üretim kuyusu olacak. Bir başka bir üretim kuyusundan gazımızı üreteceğiz ve daha sonra da gaz yukarıda artık ne yapılmak isteniyorsa buna göre ayrıştırma olacak. Biz bu prosesi geliştirip ülkemize kazandırmak, burada yetiştirdiğimiz öğrencilerle bu teknolojiyi ticari alana taşımak istiyoruz.” diye konuştu.
Çınar, bu teknoloji için yeni bir santral kurulması gerektiğini belirterek, “Elde edilen gaz, standart bir termik santrale gidecek bir gaz olmayacak, buna göre bir santral tasarlanması gerekecek.” dedi.