Geleneksel olarak, Afrika Kıtası’ndaki madencilik yatırımlarının çoğu Kanada, Avustralya ve Birleşik Krallık’tan gelir: Kanadalılar 2022’de tahmini olarak 380 milyon dolarlık arama etkinliği yürütürken, Avustralya ve Birleşik Krallık da sırasıyla 280 ve 250 milyon dolarlık yatırımlarla aynı yolu izlemiştir. Şaşırtıcı bir şekilde aynı dönemde Çin’in arama bütçesi yalnızca 40 milyon doların biraz altında kalmıştır. Toplamda, bir milyar dolardan fazla yatırım yapılmış olmasına karşın kıta, yatırım fırsatlarıyla her zaman sürekliliği olan bir kaynaktır ancak aynı zamanda doğru yatırım yapılarak oyunun kazanıldığı ya da yitirildiği de yerdir.
Son yirmi yıl, Türkiye’nin Afrika Kıtası’ndaki ekonomik ilişkileri, ikili ticaretin dört kat arttığı ve Afrika’daki Türk Büyükelçiliklerinin 2003’te 12 olan sayısının geçtiğimiz yıl 44’e dek yükseldiği dikkate değer bir genişlemeye tanık oldu. Buna koşut olarak, Türkiye’nin Afrika’daki doğrudan yabancı yatırımları 2003’te 100 milyon dolardan 2021’de 6,5 milyar dolara dek yükseldi.
Türkiye’nin Afrika’daki ekonomik açılımına, Kıta’da binden fazla altyapı projesinde yer alan ve Türkiye’nin GSYİH’sının yaklaşık %9’unu oluşturan dünyaca ünlü inşaat sektörü öncülük etmektedir. Metaller ve madencilik ise günümüz Türkiye GSYİH’sının %2’sinden azını oluştursa da 12.000 yılı aşkın bir geçmişe sahip Türkiye tarihinin her zaman çok önemli bir parçası olmuştur. Son zamanlarda Türk madencilik şirketleri, zengin deneyimleri ve teknik anlayışlarıyla Afrika’nın zengin maden kaynaklarından yararlanma konusunda çok istekli gözükmektedirler. Bununla birlikte, Afrika’daki madencilik projeleri için finansman sağlamak hiç de küçümsenmeyecek bir başarıdır ve şirketler, Afrika engelli koşu zorluğunun üstesinden gelmek için gerçekten cesaretlerini ortaya koymak zorundadırlar.
Bankalar ve uluslararası madencilik finans kurumları söz konusu olduğunda, geçmişe yönelik kanıtlanmış bir portföy sicili, omuzlarınıza takılmış birer altın apolet gibidir ancak Afrika pazarına giren birçok Türk madencilik şirketinin kıtada başarılı projeler geçmişi olmayabileceğinden, borç bulma ikilemiyle başa çıkmak zorunda kalacaklardır. Yalnızca bu da değil… Afrika’nın madencilik sektörü, siyasi istikrarsızlık ve ekonomik dalgalanmalarla dolu inişli çıkışlı bir geçmişe sahip olduğundan, cesur olmayanlar için de uygun bir yer değildir. Bu nedenle, bu hassas riskli dansı yürütmek için hem teknik hem de finansal açıdan doğru ortağı seçmek, Afrika’nın vahşi doğasında yol çizmek için çok önemlidir. İşbirliği, günümüzün modern sözcük dağarcığında ve kurumsal dilde gevşekçe kullanılan bir sözcüktür ancak işbirlikçi ortaklıklardan ya da deneyimli yerel ya da uluslararası madencilerle yapılan ortak girişimlerden elde edilen bilgiler ve kurumsal kazanımlar, fon sağlayıcılara gereksinim duydukları güvenceleri sağlayabilir. Kıtada başarılı madencilik projelerini yaşama geçirme konusunda kanıtlanmış bir geçmişe sahip, zeki ve deneyimli teknik donanıma sahip bir ortak, bilgi zenginliği, yerel içgörüler ve yerleşik ilişkileri, pazara yeni giren Türk şirketlerin Afrika’daki madencilik yatırımlarının karmaşık ve genellikle dinamik ortamında gezinmelerine yardımcı olabileceğinden, daha önce öngörülememiş fırsatların da kilidini açabilir.
Ancak ortaya çıkarılacak zenginliklerden heyecan duyan maden ortakları arasında aile mutluluğu olsa da her birinin karşılıklı olarak kararlı olduklarını göstermesi, finansman sağlayan kuruluşlara öncelikle kendilerine geri ödeme yapılacağı ve ikinci olarak da sermayelerinden bir getiri elde edeceklerine ilişkin güvence vermeleri gerekir. İşte bu noktada bir “teminat krizi” yatar. Finans dünyasında “teminat”, bankalar için bir sigorta poliçesidir; girişimin başarısız olması durumunda borç verenlerin yatırımlarını yine de telafi edebileceklerini ve kayıpları en aza indirebileceklerini bir dereceye dek sağlayan sınırlı bir güvencedir. Ancak Afrika madencilik ortamına yeni giren biri olmak, muhtemelen bir dizi Türk şirketini, projelerinin değerini kanıtlamak için nakit talep ederken, madencilik projelerinde değer göstermeleri gereken klasik bir kısır döngü durumuna sokacaktır. Genel olarak, üreticiliğe geçiş yapmamış tek varlıklı proje şirketleri, küçük madenciler ve arama şirketlerinin anlamlı teminat sağlamada zorluk yaşamaları olasıdır.
Bu nedenle, alternatif teminat biçimleri bu alanda çok daha önemli bir rol oynamaktadır. Aslında bu teminat biçimleri genelde tüm dünyada benzerlik gösterir. Dolayısıyla, proje finansmanını güvence altına almak için şirketler, projenin kendisini gelecekteki gelir akışları şeklinde alternatif teminat olarak sunabilir, madencilik haklarından ve imtiyazlarından vazgeçmeye, “off-take” anlaşmalarından feragat etmeye, krediyi desteklemeye hazır olan üçüncü taraf sağlayıcılardan mali garantiler ya da sigorta sağlamaya istekli olduklarını göstererek rezervleri ve stokları güvence olarak verebilirler. Bununla birlikte, bu seçeneklerin her biri, değişen derecelerde risk taşır, öyle ki, çoğu durumda bankalar proje sponsorunun bunların çoğundan ya da hepsinden vazgeçmesini isteyecek ve böylece proje finansmanını pahalı ve külfetli bir ürün haline getirecektir.
…
DMT madencilikte iki yüzyılı aşkın zengin bir geçmişe sahiptir. Afrika’daki karmaşık finansman ve yatırım ortamında, DMT güvenilir bir rehberlik ve destek feneri olarak sağlam şekilde durmaktadır. Afrika madencilik sektörü hakkındaki derin bilgisi ve deneyimli uzmanlardan oluşan ağı ile DMT, Türk şirketlerine Afrika’ya yatırım yapmanın getirdiği karmaşıklıklar ve zorlukların üstesinden gelmelerinde yardımcı olmak için iyi bir donanıma sahiptir.
Detaylar Madencilik Türkiye Dergisi’nin 115.sayısındadır.