Özel bir kanalda gündemi değerlendiren TOBB Maden Meclisi Başkanı İbrahim Halil Kırşan, Avrupa’daki enerji krizi nedeniyle ülke olarak çok özel bir süreçten geçtiğimizi, Avrupa – Rusya gerilimi nedeniyle ciddi manada sıkıntılar olmakla birlikte Türkiye’nin coğrafi ve stratejik konumundan dolayı avantajlı olduğunu düşündüğünü belirtti.
Böylesi süreçte ülkemizin büyüme oranlarının diğer ülkelere oranla daha iyi olduğunun altını çizen Kırşan, ülkemizin bu konuda başat bir rol oynadığını ifade etti. Ekonomimizin büyümesini destekleyen sektörlerden bir tanesinin de madencilik sektörü olduğunu aktaran Kırşan, “Madencilik sektörünün yatırımları hem üretime hem de ihracata olumlu yansıyor. 2012 – 2020 yılları arasındaki madencilik sektörü ihracat rakamlarına baktığımız zaman 3 ila 5 milyar dolar arasında rakamları görüyorduk. Geçen sene ilk defa 5 milyar 930 milyon dolar ile 6 milyar dolar sınırına yakın bir ihracat oluşmuştu. Bu da bir rekordu. Genel ihracat 2021 yılında yüzde 32,9 artarken bizim maden ihracatımız aynı yıl yüzde 40’a yakın artmıştı. Bu da haliyle madencilik sektörünün çok dinamik bir evreden geçtiğini, özellikle emtia fiyatlarındaki artışa bağlı olarak bu avantajdan iyi faydalandığını gördük.” şeklinde konuştu.
2022 Ocak-Haziran ayında maden ihracatımızın yüzde 19 artışla 3,36 milyar dolar olduğunu vurgulayan Kırşan, “İhracatımız ilk 7 ayda yani Ocak-Temmuz döneminde yüzde 17’lik artışla 3,85 milyar dolar ulaşmıştı. Ağustos ayının 600 milyon dolarlık maden ihracatı verisiyle beraber bu rakam 4,45 milyar dolar olarak kayıtlara geçti. Geçen yıl 6 milyar dolar eşiğine ulaşmıştık. Bu sene muhtemelen 7 milyar doları aşacağız gibi gözüküyor. Bu da yeni bir rekor olacaktır.” dedi.
Kırşan konuşmasında, madencilik sektörünün diğer tüm sektörlere hammadde sağlayan bir sektör olduğunu söylerken “Ülke madenciliğimiz yılda 800 milyon tona yakın bir üretim yapıyor. Bunun 400-450 milyon tonu agrega dediğimiz çimento ve inşaat sektörlerine dönük, geri kalan 250-300 milyon tonluk kısmı da doğal taşlar, enerji hammaddeleri, endüstriyel hammaddeler ve metalik madenlere dönük olarak gerçekleşiyor. Bu da haliyle sektörümüz hem dinamik tutuyor hem de oluşan talep karşısında daha fazla üretim ve ihracata konu olabiliyor. Burada önemli bazı sıkıntılarda sektörde üretimi sekteye uğratabiliyor. Sektördeki bürokratik süreçler (İzin süreçleri vs.), çevresel faktörler, madencilik sektörüne karşı oluşan olumsuz algı çalışmaları, sektörün hızını kesmeye devam ediyor. Açıkçası madencilik sektörü kendisini prangaya vurulmuş gibi hissediyor. Sektör olarak bu prangalardan kurutulabilirsek, bütün sanayi dallarına daha fazla hammadde sağlayabileceğiz. Bu da hem üretimimizi, gem de ihracat rakamlarımızı çok daha yukarılara çekecek.” şeklinde ifade etti.
Enerji kriziyle birlikte kömür konusunun ülkemiz madencilik sektörü için tarihi bir fırsat olduğunu da dile getirirken Kırşan, “AB normları, Rio ile başlayıp Kyoto Anlaşması devam eden ve geçen sene Paris İklim Anlaşması ile nokta konulan durumun ardından adeta hidrokarbonlar ve özellikle kömür cezalandırılacak bir noktaya gelmişti. Rusya-Ukrayna savaşı ile beraber AB ülkeleri, Rusya’dan doğalgaz, petrol ve kömür alamama noktasına gelince mecburen bir termin planı hazırladıkları kömür üretimi ile ilgili bütün planlarını tekrardan gözden geçirme kararı almak zorunda kaldılar. Mesela Almanya 2038 yılında, Avusturya 2032 yılında kömürden çıkma taahhüttü verirken şimdi hepsi dört elle kömür santrallerini devreye alma çalışmalarını yürütüyorlar. Özellikle bu kışı rahat atlatabilmek için ciddi alternatifler üzerinde duruyorlar. Bu süreçten önce ülkemize dayatılarak kömürlerimizin kullanılmayacağını söyleyenler bugün bizim dediğimiz noktaya geldiler.” dedi.
Ülkemizde 20 milyar ton kömür rezervi olduğunun altını çizen Kırşan, bu kömürleri hızlı bir şekilde üretime kanalize etmemiz, elektriğe dönüştürmemiz ve ekonomiye kazandırmamız gerektiğini belirtti. Çünkü bu fırsatın her zaman ayağımıza gelmeyeceğini de aktaran Kırşan, “Biz yılda 100 milyon ton kömür üretimi yapıyoruz. Bunun en az 200 milyon tona çıkması lazım. Yerli kömüre dayalı kapasitemiz 11.000 MW seviyesinde, bunun 20.000 MW belki de 25.000 MW seviyelerine çıkması lazım. Burada önemli bir dar boğaz söz konusu. Bu konuya da değinmek isterim: Özel bankalar finansman neticesinde ciddi çekinceler gösteriyorlar. Ancak ben farklı modellerle, kamu – özel sektör iş birlikleri ile özellikle elektriğe dönüştürülecek kömür rezervlerinin ekonomiye kazandırılabileceğine inanıyorum. 1500-2000 kalorinin altındaki kömürlerimizin temiz kömür teknolojileri kullanılarak elektrik üretimi için kullanılması gerektiğini ve bunun acil olarak hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
Ülkemizde üretilen kömürlerin ihracatı konusunda ise özel bir durumumuzun söz konusu olduğunu söyleyen Kırşan, “Çünkü halihazırda üretilen kömürlerimiz iç pazara ancak yetmektedir. Daha önce de belirttiğim gibi bu 100 milyon ton olan yıllık kömür üretimimizi 200 milyon tonlara çıkardığımızda özellikle yüksek kalorili kömürlerimizin ihracatından da bahsedebiliriz.” şeklinde sözlerini sonlandırdı.