Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı’nın (YMGV) Vakıf Haftası Etkinlikleri kapsamında düzenlediği “Madenciliğin Ülke Ekonomisindeki Önemi” başlıklı açık oturum çevrimiçi olarak gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Yurt Madenciliği Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Caner Zanbak’ın gerçekleştirdiği açık oturuma Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürü ve Türkiye Kömür Üreticileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hasan Hüseyin Erdoğan, S&B Endüstriyel Mineraller AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Ergunalp, Türkiye Odalar Borsalar Birliği Maden Meclisi Başkanı İbrahim Halil Kırşan İbrahim Halil Kırşan, YMGV Başkan Yardımcısı ve Tümad Madencilik AŞ Genel Müdürü Hasan Yücel katılım gösterdi.
Açık oturum kapsamında madenciliğinin ekonomimizdeki yeri ile ilgili bilgiler paylaşan İbrahim Halil Kırşan, ülkelerin kalkınması için sanayinin, sanayi için ise madencilik sektörünün öneminin yadsınamayacağını belirterek sözlerine başladı. Pandemi sürecinin tarım ve madencilik sektörünün insan yaşamı için önemini bir kez daha ortaya çıkardığını belirten Kırşan bugüne kadar Madencilik Bakanlığı kurulmasına dair talepleri olduğunu ancak belki de Tabii Kaynaklar Bakanlığı kurulmasının daha doğru olabileceğini belirtti.
Dünyada 168 ülkenin maden üretiminde söz sahibi olduğunu belirten Kırşan çeşitlilik açısından bakıldığında ise ülkemizin başroldeki ülkelerden birisi olduğunu vurguladı. Ülkemizin maden üretimi konusunda miktar bazında 22., değer bazında ise 28. sırada olduğunu hatırlatan Kırşan diğer sektörler açısından bakıldığında ise madenciliğin büyüklük olarak ülkemizde 10. sırada yer aldığının altını çizdi. Ülkemizin toplam maden üretiminin 700 milyon ton olduğunu belirten Kırşan bu üretimin 400 milyon ton ile büyük bölümünün agrega üretimine ait olduğunu kaydetti.
Gayri safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) içerisinde madenciliğin yüzde 1,17 paya sahip olduğunu belirten Kırşan bu rakamın ham ve tüvanan üretimler baz alınarak hesaplandığını belirtti. Kırşan maden üretimi bazında bu rakamın 15-20 milyar dolara tekabül ettiğini, uç ürünlerin de hesaba katılması ile 35- 40 milyon dolara ulaşacağını belirterek bu kapsamda madenciliğin GSYH içerisindeki payının yaklaşık yüzde 3-5 olarak değerlendirilebileceğini vurguladı. Kırşan Madenciliğin direk olarak 125 bin kişiye istihdam sağladığını dolaylı olarak sağlanan istihdamın ise milyonlarla ifade edilebileceğini kaydetti.
Bir dönem arama ruhsatlarının işletme ruhsatlarından fazla olduğunu hatırlatan Kırşan bu durumun tersine döndüğüne dikkat çekerek bu duruma bir tedbir alınması gerektiğine dair görüşlerini paylaştı.
Ülkemizin maden ithalatının 25-30 milyar dolara kadar çıkabildiğini belirten Kırşan bu durumun cari açık üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunu vurguladı. İthalat ve ihracat arasındaki farkı azaltmanın en önemli unsurlarından birinin uç ürün ihraç etmek olduğunu belirten Kırşan ülkemizin bu alandaki ihracatının düşük olduğunu belirterek madencilik sektörü olarak uç ürün üretimine gitmenin ihracat üzerinde çok olumlu etkileri olacağını belirtti.
Son dönemde yaşanan gelişmeler öncülüğünde artan emtia fiyatlarının ülkelerin ekonomik durumu ve enflasyon üzerine önemli etkisi olduğunu belirten Kırşan bu fiyatların belirlenmesinde Çin’in arz ve talebi, jeopolitik riskler ve tedarik zincirindeki kopmalar gibi unsurların önemli rol oynadığını aktararak enerji dönüşümü sürecinde hammadde tedariğinin çok önemli hale geldiğini vurguladı. Kırşan bu süreçte ülkemizin de bir hareket planı yapması gerektiğinin altını çizdi.
Kömürün ülkemiz için önemini aktaran Hasan Hüseyin Erdoğan küresel olarak bakıldığında kömürün karnesinin kötü gözüktüğünü ancak bu durumun çok da doğru olmadığını belirtti. Ülkemizde 21 milyar tonluk bir kömür rezervimiz olduğunu hatırlatan Erdoğan, 19,5 milyar tonunun linyit 1,5 milyar tonunun ise Zonguldak havzasında bulunan taş kömürlerinden oluştuğunu aktardı. Maden çeşitliliği açısından çok zengin bir coğrafyada yaşasak da kömür açısından çok da şanslı olmadığımızı kaydeden Erdoğan buna rağmen sahip olduğumuz yegâne fosil yakıt kaynağının kömür olduğunu hatırlattı. Tüm dünyada enerjinin yüzde 35’inin kömürden elde edildiğin, uluslararası kuruluşların projeksiyonlarının ise bu durumun 2040-2050 yıllarına kadar bu şekilde devam edeceğini ortaya koyduğunu belirten Erdoğan bu durumun kömürün enerji arzı için ne kadar önemli olduğunu ortaya koyduğunu vurguladı.
Kömürün diğer kullanım alanları ile ilgili de bilgi veren Erdoğan, TKİ çatısı altında Leonardit adı verilen henüz olgunlaşmamış kömürlerden hümik asit elde ettiklerini ve çiftçilere sunduklarını belirtti. Kömür içerisindeki nadir toprak elementleri gibi kritik elementler olduğunu belirten Erdoğan bu minerallerin elde edilmesi ve ülkemizin ekonomisine kazandırılması konusunda TKİ olarak çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti. Erdoğan aynı zamanda kömürden gazlaştırılarak faydalanılması konusunda da çalışmaları olduğunu not etti.
Endüstriyel Mineraller konusunda bilgi veren Dündar Ergunalp konuşmasına endüstriyel minerallerin sınıflandırılmasına dikkat çekerek başladı. Endüstriyel mineraller konusunda uygulamaların hızla değiştiğini belirten Ergunalp minerallerin kullanım alanların değişebileceğini vurguladı. Endüstriyel minerallerin ucuz hammaddeler olduğuna dair yanlış bir inanış olduğunun altını çizen Ergunalp fiyatların arz talep dengesi kadar uygulamaların değişimi ile de ilgili olduğunu söyledi. USGS verilerine göre üretiminde ilk ona girdiğimiz minerallerin önemli bölümünün endüstriyel mineraller arasında olduğunu belirten Ergunalp ayrıca dünyada ülkelerin kritik mineral listelerinden örnek vererek bu listelerde yer alan minerallerin önemi bir kısmının da endüstriyel mineraller arasında yer aldığını hatırlattı.
Açık oturum kapsamında değerli metaller hakkında bilgi veren Hasan Yücel işin özünde madencilik sektörünün kendisinin çok kritik bir sektör olduğunu belirtti. Temel olarak bakıldığında tüm sorunların çözümü için daha çok teknolojiye ve daha çok yatırıma ihtiyaç duyulduğunu hatırlatan Yücel bu durumun da dönüp geldiği yerin madencilik sektörü olduğunu kaydetti. Sanayisi gelişmiş ülkelerin bu işin ciddiyetini anlayan ülkeler olduğunu belirten Yücel bu ülkelerin risk sermayesi ayırarak öncelikle kendi toprakları altında neler olduğunu anlamaya çalıştığını söyledi. Ülkemizde bu anlamda sıkıntılı bir süreç yaşandığını aktaran Yücel şapkamızı önümüze koyup lisanların yönetimi yer altı kaynaklarının potansiyelinin tespiti gibi konulara kafa yormamız gerektiğini belirtti. Katma değerin sadece sanayi ile ortaya çıkacağının düşünüldüğünü belirten Yücel bu durumun ana halkasının madencilik olduğunu hatırlattı. Kapsamlı bir reforma ihtiyacımız olduğunu söyleyen Yücel uzmanlarımızı da işin içerisine katarak yer altı kaynaklarımıza sarılmamız gerektiğini belirtti.