Her yıl ortalama 5,5-6 milyar dolarlık ihracata imza atan, binlerce kişiye istihdam sağlayan ve yer altındaki değerleri ülkenin geleceği için hazırlayan madenciler, son dönemlerde çeşitli sebepler öne sürerek navlun fiyatlarını yükselten konteyner hatlarından şikayetçi. Konuyu Ticaret Bakanlığı’na aktardıklarını ifade eden İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Kalfa, “Her ne kadar dünya genelinde navlun endeksinde artış olsa da Türkiye’de bu artışın anormal düzeyde olduğu görülüyor. Artış konusunda temel sebep olarak Süveyş Kanalı’ndaki kriz öne çıkarılıyor. Ancak, Kuzey ve Güney Amerika ile Batı Afrika’ya giden navlunlarda da artış yapıldı. Özellikle de konteyner hasarları konusunda ise; konteyner firmaları baskı yoluyla tek taraflı ve her ne olursa olsun yükleyiciyi sorumlu kılan taahhütnameleri bizlere imzalatıyor. İmzalamadığımızda yüklememizi yapmıyor. Konteyner tahsis etmemekle ve ihracatı engellemekle tehdit ediyorlar. Ülkemizin geleceği için konunun bir an önce çözüme kavuşması gerekiyor.” dedi.
Türkiye’de son dönemlerde yaşanan ekonomik durum, üretimden ihracata tüm kesimleri etkilemeye başladı. Pandemi sonrasında dünyada yaşanan ekonomik krizler, yükselen enflasyon, Türkiye’nin ihracat pazarlarında değişen trendler, ülkeler arası çatışmalar ve tedarik zincirinde yaşanan sorunlar da eklenince ihracatta aksamalar yaşandı. Her ne kadar ihracatta artışlar görülse de yükselen maliyetlerin, özellikle maden ihracatçılarını bir hayli etkilediğini ifade eden İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Kalfa, son dönemlerde artış yaşanan navlun fiyatlarının da maden ihracatını zorlaştırdığına dikkat çekti. Navlun fiyatlarının, son 1 yılda ve 2024 yılının başından itibaren önemli ölçüde artış gösterdiğinin altını çizen Kalfa “Fiyat artışları yüzde 30 ile yüzde 300 arasında değişiklik gösteriyor. Her ne kadar dünya genelinde navlun endeksinde artış görülse de Türkiye’de bu artışın anormal düzeyde olduğu görülüyor. Artış konusunda temel sebep olarak Süveyş Kanalı’ndaki kriz öne çıkarılıyor. Ancak, Amerika ve Batı Afrika’ya giden navlunlarda da artış yapıldı. Diğer taraftan, ülkemizdeki konteyner fiyat artışlarına konteyner bulunamaması da sebep gösteriliyor. Ancak, Türkiye dış ticaret açığı veren ülke konumunda. Yani, ülkemizin ithalatı ihracatından fazla. Dolayısıyla ülkemize giren konteyner sayılarının çıkış yapan konteynerlerden fazla olduğu değerlendirilmelidir. Bu noktada, bahsedildiği gibi ülkemizde konteyner eksikliği de söz konusu değil. Yani, öne sürülen bu sebepler fahiş fiyat artışlarının gerekçesini tam olarak yansıtmıyor.” dedi.
Yaşanan durumu Ticaret Bakanlığı yetkililerine de bildirdiklerini ifade eden Kalfa, “Konteyner armatörleri, baskı yoluyla tek taraflı ve her ne olursa olsun yükleyiciyi sorumlu kılan taahhütnameleri bizlere imzalatıyor. İmzalamadığımızda yüklememizi yapmıyor. Konteyner tahsis etmemekle ve ihracatı engellemekle tehdit ediyorlar. Özellikle yorgun ve yaşlı konteynerleri mermer yüküne tahsis ediyorlar. Lashing ile ilgili detaylı gözlenebilir ve ölçülebilir kriterleri kasıtlı olarak standarda bağlamıyorlar. Çünkü, tüm hasarlarda yükleyiciyi sorumlu kılmak için bunu kullanıyorlar. Liman yükleme alanlarında, aktarma limanlarında ve gemi üstünde hiçbir şekilde sigorta mekanizmalarını kullanmıyorlar. Aktarma ve yükleme limanlarındaki elleçleme ve yükleme operatörlerinin hatalarını, sorumluluk doğuracağı için hasar dosyalarına dahil etmiyorlar. Her ne sebeple olursa olsun hasar gerçekleştiğinde, FOB (Free on Board yani, geminin üstüne yükleninceye kadarki liman teslim) prosedürüne uygun yaptığımız uluslararası ihracat standardını yok sayarak, yükleyicinin uygunsuz yükleme yaptığına ön yargılı olarak hükmediyorlar. Taşıma sürecinde kendi sorumluluk alanlarında gerçekleşen hasarların masrafını fahiş bir şekilde bizim ödeyeceğimizi teyit etmemizi aksi taktirde yükümüzü varış noktasına teslim etmeyeceklerini ve oluşan ardiye demoraj gibi depo masraflarını da bize ödeteceklerini söylüyorlar. Tüm bu konuları bakanlık yetkililerimize ilettik. Buradaki asıl amacımız da ihracatçının liman yükleme alanlarında konteyner içi yükleme esaslarını ve sorumluluk sınırlarını belirleyerek hukuki tabanı olan bir standarda bağlamak.” diye konuştu.
Yüksek navlun fiyatlarının, ihracat maliyetlerini artırdığını kaydeden Mustafa Kalfa, “Bu da ihracatçıların rekabet gücünü olumsuz etkiliyor. Ürünlerin nihai fiyatlarına yansıyan bu artışlar, kar marjlarını daraltırken, pazarlama stratejilerini de zorlaştırıyor.” diye konuştu. Özellikle düşük katma değerli ürünlerde rekabet avantajının kaybolmaya başladığını söyleyen Mustafa Kalfa sözlerini şöyle sürdürdü: “Yaşanan durum Türkiye ekonomisini de çok ciddi şekilde etkiliyor. Yüksek navlun maliyetleri, rekabet gücümüzü zayıflatırken daha düşük maliyetle üretim yapan ülkeler karşısında avantajımızı kaybediyoruz. Bu durumun devam etmesi halinde ihracat pazarlarımızdaki payımızın azalacağını söylemeliyiz. Bu yüzden navlun fiyatlarının yükselişine bir an önce çözüm bulunması gerekiyor. Bu, sadece maden ihracatını değil tüm ihracat kalemlerini etkiliyor. Hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların, nakliye sektöründe yaşanan zorlukları hafifletmek için düzenleyici tedbirler alması ve teşvikler sunması gerekiyor. Ayrıca, ihracatçı birliklerinin Ulaştırma Bakanlığı desteği ile taşımacılık yapan firmalarla daha makul anlaşmalar yapması sağlanabilir. Taşımacılık yapan firmaların Türkiye’ye daha çok önem vermesi için önlemler alınmalı ve Türkiye çıkışlı taşımalarda bu kadar rahat hareket etmesinin önüne geçilecek tedbirler devreye sokulmalı.”