Madencilikte Flottweg Dekantörler
Madencilik doğayla ilgili endüstri kollarından birisidir. Teknik ekipmanlar kullanılarak yer kabuğunda bulunan maden kaynaklarının araştırılması, geliştirilmesi ve çıkarılması işidir. Maden işlenirken atık olarak adlandırılan çamur şeklinde ince taneli kalıntılar ortaya çıkar. Çoğu durumda bu atıklar büyük havzalarda veya çamur barajlarında biriktirilir ve burada çevre için büyük bir yük teşkil edip bünyesindeki proses suyunu bağlayarak kullanılmaz hale getirir. Ancak modern ayırma teknolojisi çözümleri sayesinde bu çamuru arıtma, proses suyunu geri kazanma, büyük miktarda alan ve maliyet tasarrufu sağlama ve çevre üzerindeki yükü hafifletme imkânı vardır.
Atık Nedir?
Maden şirketleri, değerli mineraller çıkarmak için büyük miktarda kazı yaparlar. Kayaların kırılıp öğütülmesi ve ardından genellikle kimyasal çözeltiler ve büyük miktarlarda su ilave edilerek işlenmesi gerekir. Cevher içindeki değerli maddelerin konsantrasyonu ne kadar düşük olursa ortaya çıkan atık oranı da o kadar büyük olur. Kimyasallarla kirlenmiş olan bu atıklar, büyük çamur atık barajına pompalanır. Atık barajları genellikle toprak istinat duvarlarıyla sabitlenir. Bu duvarlar, maden çalışması esnasında depolanan atıkların statik basıncına dayanacak kadar sağlam olmalıdır. Ne yazık ki, bu her zaman böyle olmaz. Bir örnek olarak; 25 Ocak 2019’da Brezilya, Brumadinho’da Belo Horizonte yakınlarındaki bir demir cevheri madeninde, aşırı yük nedeniyle atık barajı göçmüş, yaşanan felakette 270 kişi hayatını kaybetmiştir.
Bu atık depolama seçeneği hala yaygın olsa da çevre için çok büyük riskler barındırmakta ve proses suyunu büyük ölçüde kullanılmaz hale getirmektedir. Ayrıca, baraj stabilitesinin izlenmesi ve yeraltı suyu kirliliğinin araştırılması çok büyük maliyetler ortaya çıkarmaktadır. Atık susuzlaştırma bu sisteme bir alternatiftir. Susuzlaştırma sisteminde elde edilen düşük nem oranına sahip çamur(kek) toprak yüzeyinde depolanır. Bu bertaraf yöntemi modern ve kapalı depolama sahalarını andırır. Çok daha az yer gerektirir, kesinlikle daha güvenlidir ve kullanılan proses suyunu doğrudan tesise geri kazandırır. Bu yöntem, özellikle deprem riskinin yüksek olduğu, ulaşılması zor ya da dar alanlarda son derece rağbet görmektedir. Ayrıca işletme için gerekli temiz su miktarının madencilik bölgelerinde yetersiz bulunması ve bu durumun yüksek işletme maliyetlerine neden olması problemlerini önemli ölçüde ortadan kaldırır.
Yazının devamı Madencilik Türkiye Dergisi 101. sayı 46. sayfadadır.
Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.
Yazıyı interaktif dergiden okumak için tıklayın.