Av. Dr. Kerem Canbazoğlu                                                                                       CAC Hukuk Bürosu

Madencilik, ruhsat sahası içerisindeki belli bir alanda, geçici süreyle yapılan bir faaliyettir. Madencilik sırasında cevherin konumuna göre yer altında ve yüzeyde büyük hacimde malzeme yer değiştirebilmektedir. Bu şekilde elde edilecek cevherin zenginleştirilmesi, proses sonrası ortaya çıkacak maddelerin depolanması gibi ihtiyaçlar nedeniyle de madencilikte alan kullanımı önem taşımaktadır.

Her ne kadar ÇED sürecinde, projenin alan kullanımlarıyla ilgili kurumlar görüş vermekteyse de bunlar alanların kullanımına ilişkin nihai izin mahiyeti taşımamaktadır. Söz konusu alanların madencilik amaçlı kullanımları için, “izin”, “tahsis amaç değişikliği”, “tarım dışı kullanım kararı” gibi her bir mevzuatta farklı usul ve süreçler tanımlanmıştır. Bu alanların her biri için faaliyetlerin sona ermesinden sonra maden ruhsat sahipleri tarafından sağlanması gereken durumlar, yükümlülük ve sorumluluklar da ayrı ayrı tanımlanmıştır.

Konuyla ilgili tek bir mevzuat olmaması, her birinin farklı idareler nezdinde, farklı kanun ve yönetmelikler tahtında sürdürülen süreçler olması, bu alanların madencilik amaçlı kullanımını gerçekleştiren ruhsat sahipleri açısından alanlarla ilgili faaliyet sonrası yükümlülüklerinin ve sorumlulukların neler olduğunu ve bunların nasıl sona erdirileceğini tespit etmeyi de zorlaştırmaktadır. Bu konularda sıklıkla ilgili idareler ve maden ruhsat sahipleri arasında hukuki uyuşmazlıklar da doğmaktadır. İlgili mevzuat nezdinde, rehabilitasyonun, doğaya yeniden kazandırmanın, eski vasıf ve kapasitesine kavuşturmanın gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda konu mahkemelere intikal edebilmektedir.

Diğer taraftan bu konu sadece ilgili alanlar için izin veren idareler ile ruhsat sahipleri arasındaki bir hukuki ilişki olarak da görülmemelidir. Proje alanına yakın bölgelerde yerleşik halkın da bu konularla ilgili hukuki süreçlerde taraf olmaları söz konusu olabilir.

Maden sahalarında, işletme faaliyetleri gerçekleşecek bölümlerin orman alanında kalması, tarımsal üretim yapılan şahıs arazileri bulunması, alanda mera parsellerinin olması gibi durumlarla sıkça karşılaşılmaktadır. Bu durumda her bir alanın statüsüne göre farklı kanun ve yönetmelik hükümlerine göre işletilmesi gereken izin süreçleri söz konusudur. Söz konusu izinlerin koşullarından biri de faaliyetlerin planlanması, faaliyetlerin raporlanması ve idarelerce kontrol edilmesi, faaliyet sırası ve sonrasındaki duruma yönelik taahhütlerin incelenmesi ve bunların sağlanmasına dair teminat sunulmasıdır.

Tarım arazisi olan şahıs parselleri için kamulaştırma sürecinde arazilerin tarım dışı kullanım izinleri için kamu yararı kararının alınması veya şahıs arazilerinin yatırımcı tarafından edinilmesi veyahut arazilerin madencilik için kullanımının kira-muvafakat yoluyla sağlanmasının ardından 5403 sayılı Kanun uyarınca arazinin türüne göre tarım dışı kullanım izni alınması gerekmektedir. Aynı sahada kalan orman arazileri için orman izin başvurusu yapılması ve orman izninin alınmalıdır. Mera parseline denk gelen faaliyet alanları içinse, daha önce söz konusu mera parseli hangi köy tüzel kişiliğine hangi amaçla tahsis edilmişse, tahsis amaç değişikliği yapılarak ilgili alanın kullanımının sağlanması gerekmektedir.

Madencilik faaliyetleri için kullanılan alanların faaliyet sonrası düzenlenmesine ilişkin ana hükümler 3213 sayılı Maden Kanunu ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda yer almaktadır. Maden Kanunu’nda faaliyet sonrası düzenleme için “kapatma” ve “çevre ile uyumlu hale getirme” ifadeleri tercih edilmiştir. Çevre Kanunu ise “doğaya yeniden kazandırma” kavramını kullanmaktadır.

Bu ana düzenlemelere ilave olarak, kullanılan alan Mera, kışlak yahut yaylak ise 4342 sayılı Mera Kanunu ve mevzuatına göre faaliyet sonrasında “eski vasıf ve kapasitesine getirme” beklenmektedir. Keza, 5403 sayılı Toprak Koruma Kanunu’nda tarım dışı kullanımı için izin verilen tarım arazilerinin faaliyet sonrasındaki durumu için “tarım arazileri açısından tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirme” ve “araziyi tarımsal üretime uygun hale getirme” kavramlarının kullanıldığı görülmektedir. Genel olarak faaliyet sonrası düzenlemeye ilişkin kabul görmüş “rehabilitasyon” kavramı ise aslında 6831 sayılı Orman Kanunu ve madencilik faaliyetlerinde izinleri düzenleyen 16. Madde uyarınca çıkarılmış olan Yönetmelik’te tercih edilen ifadedir.

Yazının devamı Madencilik Türkiye Dergisi’nin 120.sayısındadır.

Haberlere Abone Olun

UYARI

Bu haber bir “Madencilik Türkiye Dergisi” haberidir. Her hakkı Mayeb Ltd.’ye ait olup izinsiz olarak kopyalanıp yayınlanması suçtur ve yasaktır. Kaynak gösterilmeden kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Kaynak gösterilerek kullanılmak istenmesi halinde “Bu haber/makale Madencilik Türkiye Dergisi’nden alınmıştır.” ibaresi ile birlikte haberin linki verilmeli, link de web sitemize yönlendirilmelidir.

 

Önceki İçerikMadencilikte Sürdürülebilirlik: Rehabilitasyon ve Kapatma Çalışmalarının Önemi
Sonraki İçerikMaden Kapatma Sonrası Alan Kullanımı: Güney Afrika’dan Örnekler