Küreselleşmiş bir dünya yeni pazarlara erişim, bilgi ve yeni teknolojilerin aktarımı, ekonomik büyümenin desteklenmesi gibi sayısız yararlar sunarken, giderek artan sayıda zorluğu da ilişiğinde getirmektedir. Tedarik zincirlerinin giderek daha karmaşıklaşması ve dünya çapında çeşitli ortamlardaki farklı paydaşların katılımı; insan hakları, işçi hakları ve çevrenin korunmasına ilişkin kaygıları sürekli olarak artırmakta ve gündemde tutmaktadır. Her ne kadar uluslararası düzeyde tanınan çeşitli sözleşmeler ve kılavuzlar geliştirilmiş olsa da (örneğin; ILO Sözleşmeleri, OECD, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler kılavuzları) bunların günlük yaşama uygulanması ve başarı düzeyleri dünya genelinde halen önemli ölçüde farklılıklar göstermektedir.

Avrupa Birliği, “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Yeşil Avrupa Anlaşmasının” (Sustainable Development Goals and the European Green Deal) temel aldığı “iklim nötr ve
yeşil ekonomiye” doğru ilerlerken, keşiften son tüketiciye dek küresel değer zincirlerinde sorumluluk ve hesap verebilirlik konusunda artan talepleri vardır. Bu amaçla, Avrupa Komisyonu 2022’de değer zinciri boyunca sorumlu iş davranışını teşvik etmeyi amaçlayan, şirketleri oluşturdukları tedarik zincirlerindeki insan hakları ve çevresel riskleri belirlemeye, uygun önlemleri almaya ve performanslarını raporlamaya zorlayan “Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Saptama Yönergesi’ni (CSDDD: Corporate Sustainability Due Diligence Directive) önerdi ve bu 2023 yılında Avrupa Parlamentosunca görüşme metni olarak kabul edildi. Bu metin üzerinde 2024 yılında bazı düzeltmeler yapılması beklenmektedir. AB’deki 1000’den fazla çalışanı ve küresel net geliri 150 milyon Euro üzerinde olan ve yine AB ile iş yapmak isteyen, AB çapında 150 milyon Euro geliri olan AB dışı şirketlerin 2027 yılına dek yeni zorunlulukları karşılaması gerekecektir. Yönerge kapsamına giren tüm şirketler, 2029 yılına dek gerekli olan tüm hazırlıkları yerine getirmelidir.

Çevresel yönetim, sosyal sorumluluk ve kurumsal yönetişim (ÇSY/ ESG: Environmental, Social and Governance) konuları onlarca yıldır gündemde olmasına karşın, son zamanlarda işletmeler için en önemli riskler olarak sıralanmaktadır. Bunun nedeni, yatırımcıların, üreticilerin ve tüketicilerin madencilik projelerinin sosyal ve çevresel etkileri konusunda giderek artan duyarlılıklarıdır. Bu durum, madencilik ve metal şirketlerini yalnızca bu etkileri
azaltmak için değil aynı zamanda örneğin yerel toplumların olumlu kalkınmasına katkıda bulunmak için de sorumlu uygulamalar benimsemeye zorlamaktadır. Bu doğrultuda, köklü bir sürdürülebilirlik standardı, gerekli güvencelerin sağlanmasına yardımcı olabilir. ÇSY’nin iş dünyasında uygulanması, etkinlik göstermek için sosyal ruhsatların alınmasını ve sürdürülmesini, adalet, katılım ve yarar paylaşımını sağlamak için yerel topluluklar, hükümetler ve iş ortaklarıyla güven ilişkilerinin oluşturulmasını kolaylaştırır. Bu ayrıca, çevresel ayak izinin azalmasına yol açarak toplumun kalkınmasını destekler, şirketlerin işlerinin sürdürülebilir bir şekilde büyümesini sağlar ve tedarik zinciri risklerini azaltır.

Detaylar Madencilik Türkiye Dergisi’nin 117.sayısındadır.

UYARI

Bu haber bir “Madencilik Türkiye Dergisi” haberidir. Her Hakkı Mayeb Ltd.’ye ait olup izinsiz olarak kopyalanıp yayınlanması suçtur ve yasaktır. Kaynak gösterilmeden kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Kaynak gösterilerek kullanılmak istenmesi halinde “Bu haber/makale Madencilik Türkiye Dergisi’nden alınmıştır” ibaresi ile birlikte haberin linki verilmeli, link de web sitemize yönlendirilmelidir.

Epiroc
Önceki İçerikŞile Maden Havzasının Kentsel Dönüşüm ve Olası İstanbul Depremi Kapsamında Önemi
Sonraki İçerikAkbelen’deki Kamulaştırma Kararı İptal Edildi