Madencilik sektörünün duayenlerinden, sektöre 50 yıl bir fiil hizmet etmiş, kariyeri hem akademik olarak hem de pratik olarak sahada başarılarla dolu, Prof. Dr. İrfan Bayraktar ile Madencilik Türkiye dergisi olarak sektördeki 50. yılı onuruna bir söyleşi gerçekleştirdik.
Kendisini tanıtarak söyleşimize başlayan, geçen 50 yılda sektörün geldiği noktaya da değinerek konuşmasına devam eden Bayraktar, “1973 yılında mezun olup işe başladığımda sektör büyük ölçüde dört büyük kurumun (Etibank, TKİ, TDÇİ ve MTA) elindeydi. Bunların her biri Cumhuriyetin 10. yılından itibaren kurulan ve çok hızlı gelişmiş, her anlamda büyük kurumlardı. Fakat 70’li yıllarda başlayan siyasal istikrarsızlık ve yanlış tercihlerle bu kuruluşlarda zayıflama başlamıştı. Yine de 80’lere kadar büyük projeler gerçekleştirildi. Örneğin, Seydişehir Alüminyum, Murgul Çakmakkaya, Divriği Pelet gibi… Ufak da olsa o yıllarda özel sektörü de hesaba katarsak, ülke sathına yayılmış, canlı dinamik bir sektöre giriş yaptım.
Şimdi sektör 70’lere göre çok farklı. 80 sonrası özelleştirmelerle özel sektörün ağırlığı arttı. Günümüzde yeni madencilik alanları, örneğin altın ve başta feldspat olmak üzere endüstriyel hammadde madenciliği, mermer, sektörde önemini arttırdı. 70’li yıllarda yok denecek kadar cılız olan maden makinaları üretimi sektör olup ihracat yapar duruma geldi. Örneğin; sondaj makinaları, deliciler, kepçe, ekskavatör, yer altı kepçe ve kamyonları, tünel açma makinası, konik kırıcılar, flotasyon makinaları…
50 yıl içinde madenciliğin GSMH’deki payı hep yaklaşık %1 oldu. 1973’te ülkemizin GSMH’sı 30 milyar doların altındaydı. Şimdi 700 – 800 milyar dolarları konuştuğumuza göre günümüzde sektörün katkısının yaklaşık 8 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Ancak potansiyelimizin bunun asgari iki – üç katı olduğunu pek çok meslektaşım yıllardır söylüyor.” ifadelerini kullandı.
Yazının tamamı Madencilik Türkiye Dergisi 108. sayı 38-40. sayfalardadır.
Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.