Kayseri’nin Develi ilçesinde faaliyet gösteren Öksüt Madencilik Türkiye Ülke Müdürü David Bickford ve şirketin Çevresel, Sosyal ve Yönetişim Direktörü Pelin Usta Özkayhan, Aydınlık Gazetesi’nden Recep Erçin ile bir söyleşi gerçekleştirdi. 1980’lerden bu yana ülkemizde altın madenciliği alanında çalışan ve kendisinin ifadesiyle “Türkiye artık benim evim. ABD’ye dönmem.” diyen Bickford, altın üretimindeki artışın ülkenin dış ticaret açığının kapanmasına katkı yaptığına dikkat çekti.
Bickford’a söyleşide şu konulara değindi: “Türkiye’nin madencilik potansiyeli çok yüksek ve son yıllarda küresel madencilik için önemi daha da arttı. Uluslararası kuruluşların yayınlarda, Tetis Mineral Kuşağı’nın Türkiye üzerinden Romanya ve Sırbistan’a (Türkiye / Karpat Kuşağı) uzanan bir bölümü, keşfedilecek ilk on küresel sıcak noktadan biri olarak tanımlanıyor. Yirmi yıl önce bu alan, yaygın olarak tanınan bir mineral kuşağı değildi. Bu değişiklik, Türkiye’nin maden potansiyelinin artık küresel ölçekte ölçüldüğünün altını çiziyor.
Türkiye’nin ilk modern altın madeni de 2001 yılında açıldı ve şu anda Türkiye’de faaliyet gösteren 20 altın madeni operasyonu var. Ancak sektörü büyütmek için yeni keşifler yapılması gerekiyor. Hükümetin madencilik sektörüne verdiği önemi Eylül ayında açıklanan Orta Vadeli Program’da (OVP) da gördük. OVP’de 5 madde madencilik sektörüne ayrıldı. Kendi sektörümüz adına konuşursak Türkiye’nin şu anda 40 ton civarında olan yıllık altın üretiminin 100 tonlara ulaşmasının mümkün olduğunu düşünüyoruz.”
Öksüt Madencilik’in elindeki altını ya ülkede üretilen tüm külçe altının ilk alım hakkı olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na ya da İstanbul’daki Altın Borsası aracılığıyla sattığını ifade eden Bickford, “Dünya Altın Konseyi’nin son açıklanan üçüncü çeyreğe ilişkin verilerine göre de Türkiye’nin altın talebi 9 aylık dönemde 159,3 tona ulaştı. Sadece üçüncü çeyrekteki talep 41,4 tonla, yıllık altın üretimi seviyesinde. Türkiye’de üretilen altın bu altın açığının kapanmasına çok önemli bir faktör. Sektördeki büyüme ithalata bağımlılığı daha da azaltacak ve Türkiye ekonomisini güçlendirecektir.” ifadelerini kullandı.
Türkiye Altın Madencileri Derneği’ne göre Türkiye’deki 20 altın madeninde doğrudan 11 binden fazla kişinin istihdam edildiğini kaydeden Bickford, “Yapılan fizibilite çalışmalarına göre Öksüt Altın Madeni için 221 milyon dolar tutarında bir başlangıç sermayesi yatırımı yapıldı. 2020-2022 döneminde üç yılda 30 milyon dolar daha yatırım yaparak, toplam yatırımlarımız 250 milyon doları aştı. Önümüzdeki dönemde de 40 milyon dolar daha yeni yatırım planlıyoruz. Ayrıca, ruhsat sahibi olduğumuz farklı bölgelerdeki arama çalışmaları için de yıllık ortalama 5 milyon dolar yatırım yapıyoruz.” bilgilerini paylaştı.
SİYANÜRLE ALTIN ARANMAZ!
“Öksüt olarak bizim hedefimiz ise 2023 yılında 5,5 ile 6 ton arasında üretim yapmak.” diyen Bickford, sözlerini şöyle sürdürdü: “Öksüt Madeni’nin sondaj çalışmaları kapsamında tespit edilen görünür altın rezervi 35 ton olarak belirlenmiştir. Öksüt, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) tarafından Türkiye’de finans desteği verilen ilk maden projesidir. Uluslararası Siyanür Yönetim Enstitüsü (ICMI) tarafından verilen ve siyanür kullanan altın madenleri açısından çok önemli ve prestijli bir sertifika olan ICMC International Cyanide Management Code’u denetimlerini başarıyla geçtik.”
“Siyanür ile altın araması yapılmaz.” bilgisini veren Bickford, “Siyanür, altın cevheri çıkarıldıktan sonra prosese girene kadar kullanılmaz. Diğer taraftan ülkemizde sanayide kullanılan siyanürün sadece yüzde 4’ü altın üretimi sırasında yani altın madenciliği sektöründe kullanılıyor. Geriye kalan yüzde 96’sı ise başka sanayi dallarında kullanılıyor.” diye konuştu.
KADINLAR ‘ARTIK EVDE SAYGI GÖRÜYORUM’ DİYOR!
Öksüt Metal Madencilik Çevresel, Sosyal ve Yönetişim Direktörü Pelin Usta Özkayhan da bölgede yaptıkları sosyal sorumluluk projelerine ilişkin şu bilgileri aktardı: “Madenler köyden şehre göçü tersine çeviriyorlar. Madene komşu olan mahallelerde (köylerde) yol, cami, okul, içme suyu hattı gibi ortak kullanım alanlarında iyileştirme çalışmaları yapılarak alt ve üst yapı geliştirilerek yaşam konforunun artırılması sağlanıyor. Bizler için çok önemli olan ‘Kadın Üreticileri Geliştirme Projesi’, Develi’de yaşayan tüm kadın üreticilere katkı sağlamayı hedefliyor. Bu proje ile kadınlarımızın el emeği göz nuru geleneksel ürünlerini üretip satabilecekleri bir alan oluşturmak istedik. Proje kapsamında tamamı el emeği olan doğal sebze, meyve, ev yemekleri, unlu mamuller, süt ürünleri gibi gıda maddeleri ile el işlerinin satışa sunulduğu Üretim Tesisi ve Gacer Kafe faaliyetlerine başladı. Gacer Kafe, ismini Develi’de yetiştirilen ve bu bölgeyle özdeşleşmiş genetiği bozulmamış Ata Tohumu olan gacer buğdayından alıyor. Projemize katılan kadınlar, ‘Artık evde saygı görüyorum, değerli olduğumu hissediyorum’ diyorlar.”