Sürdürülebilir

Türkiye Madenciler Derneği (TMD) 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nü “Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Sorumlu Madencilik” teması ile düzenlediği bir online konferans ile kutladı. Etkinlik kapsamında Z kuşağının madencilik sektöründen beklentileri, madenlerin yenilenebilir enerjinin geleceğinde oynayacağı rol ve iklim kriziyle mücadelede madencilik sektörünün yeri gibi önemli konular sektör profesyonellerinin katılımı ile masaya yatırıldı.

Açılış konuşmaları kapsamında ilk olarak TMD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emiroğlu söz aldı. 4 Aralık Dünya Madenciler Gününü kapsamında “Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Sorumlu Madencilik” teması ile bir araya geldiklerini belirten Emiroğlu bu özel günde sektörün tüm paydaşlarının dünya madencilik gününü kutlayarak sözlerine başladı. 1948 yılından günümüze Türkiye madencilik sektörünün gelişimi, kamu ve özel sektörden üyelerinin haklarının savunması ve madencilik sektörünün uluslararası ilişkilerinin geliştirilmesi amacı ile aralıksız şekilde çalıştıklarını belirten Emiroğlu madenlerin devletin ve kamunun ortak malı olduğunu hatırlatarak madencilik çalışmalarının bu bilinç ile toplum yararına sürdürülmesinin ve ekonomiye değer katılmasının önemine vurgu yaptı.

İnsanoğlunun çağdaş yaşam yolculuğunun başlamasında en önemli kaynak olan madenlerin yaşamımızda yer alan her ürünün üretilmesinde önemli bir rolü bulunduğunu hatırlatan Emiroğlu madenlerin sadece hayatın akışında vazgeçilmez olan ürün ve projelerle değil yaşamsal faaliyetlerimizin sürdürülmesi için gerekli olan tıp ve gıda üretimi gibi sektörlerde de doğrudan ya da dolaylı olarak yer aldığını belirtti. Emiroğlu sözlerine şu şekilde devam etti: “Madenler ülkelerimizin zenginlikleridir. Ülkemiz maden zenginlikleri açısından önemli bir potansiyele sahip, dünyada bilinen 90 çeşit mineralin 80’i ülkemizde mevcut.  Madenler bulundukları yerde işletilmek zorunda ve yer kabuğunu kazmadan, derinliklerdeki kayaçların içerisindeki madenleri çıkarmamız mümkün değil. Dernek olarak amacımız madenciliğin sorumlu bir şekilde gerçekleştirilip ülkemize katma değer yaratılmasını sağlamak.  Bunun için kamu ve özel sektör ayrımı yapmadan sektörün tüm bileşenlerinin ortaklaşa hareketine ve desteğine ihtiyacımız var. Özellikle üniversitelerimize yer bilimlerindeki değerli hocalarımıza madencilikle ilgili doğru bilgilerin topluma aktarılmasında, yanlış bilinenlerinde düzeltilmesinde gerçekten çok ihtiyacımız var. “

Yaşadığımız dünyada madensiz hayat olmayacağının herkesin malumu olduğunu belirten Emiroğlu madenciliğin son dönemde kamuoyunda en çok konuşulan konuların başında geldiğini hatırlatarak toplumdaki olumsuz madencilik algısının devam ettiğini belirtti. Madenciliğin algısı konusunda öz eleştiri yapan Emiroğlu bu algının düzeltilmesinde sektörün tüm paydaşlarının rolü olduğunu hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: “ Elbette bu olumsuz tutumda biz madencilerin de sorumluluğu var. Her sektörde olduğu gibi madencilik sektöründe de iyi olmayan örneklerimiz var. Ancak sektörde işini iyi ve güvenilir şekilde yapan madencilerin çoğunlukta olduğunu da gerçekten belirmek istiyorum. Buna rağmen sektör iyi işletmeleri ile değil olumsuz örnekleri ile gündeme geliyor. Bu yüzden maden üretimi yapan her işletmenin her firmanın tüm sektöre karşı sorumlu olduğunu işletmedeki herhangi bir olumsuz gelişmenin tüm sektörü etkilediğinin bilincinde olması gerekmektedir. Kötü örnekleri azaltmamız ve hatta sıfırlamamamız önemli.”

Madenlerin sorumlu bir şekilde aranmasının, işletilmesinin ve madenlerin üretilmesinin mümkün olduğunu belirten Emiroğlu TMD olarak gerçekleştirdikleri çalışmalar ile ilgili şu bilgileri verdi: “Bizde TMD olarak bu kapsamda bir inisiyatif aldık.  Sorumlu Madencilik İnisiyatifi insanı ve çevreyi önceleyen, toplumla barışık, yerel bölgeyi geliştiren bir madencilik anlayışı olarak özetleyebiliriz. Sürdürülebilir bir gelecek için sorumlu madenciliği önemsiyoruz. Bunu başarabilmek içinde sektörün tüm paydaşlarının ortak bilinç ile hareket edip sorumluluk alması gerektiğine de inanıyoruz.”

Madencilik sektörünün Covid-19 salgının başlangıcında ağır yara alan ancak en hızlı toparlanan, üretimi ve ihracatı arttıran sektörlerden biri olduğunu hatırlatan Emiroğlu ülkemizin madencilik sektörünün son derece dinamik ve yılmayan bir yapısı olduğunu ancak istenilen düzeye de maalesef ulaşamadığımızı belirtti. Emiroğlu madencilik sektörünün sorunları ile ilgili şu ifadeleri kullandı: “Daha önce Sektörümüzün birçok sorunu var.  Madencilik politikalarının siyasete alet edilmeden belirlenmesi büyük önem taşıyor. Ruhsat güvencesinin sağlanması, orman izinlerinde kangren olmuş izinlerin çözülmesi, izin bedellerinin dünya seviyelerine düşürülmesi kısaca yatırım ortamının iyileştirilmesi son derece önem arz ediyor. Bu sayede sektöre yeni yatırımları çekerek sektörü büyütebilir, yer altında gömülü öz kaynaklarımızı üreterek sanayinin hammadde güvenliğini sağlayabilir, istihdamı arttırabilir ve toplumun refahına katkıda bulunabiliriz.”

Madencilik sektörünün geleceği ile ilgili umutlu olduğunu kaydeden Emiroğlu: “Ben yaşadığımız tüm olumsuzluklara rağmen sektörümüzün geleceğinden umutluyum. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de madenciliğin gelişmesi, ülkemizin ve toplumumuzun gurur duyacağı bir sektör olması yolunda ilerlemesine yönelik önemli adımlar atılacağına inanıyorum.  Tüm sektör bileşenlerinin birlikte çalışarak sorunların üstesinden gelebileceğine bu uzun yolculukta birçok ortak çalışmaya imza atabileceğine de inanıyorum.” şeklinde konuştu.

Sonrasında söz alan, 16 sivil toplum kuruluşundan oluşan Maden Platformu’nun Sözcüsü ve İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer insanlık tarihi kadar eski madencilik sektöründe emekleriyle yer altı kaynaklarını ülkemizin hizmetine sunan madencilerimizin Dünya Madenciler Günü’nü kutlayarak ve madenci şehitlerimizi rahmet ve minnetle anarak sözlerine başladı. Gündelik hayatta ihtiyaç duyulan tüm ürünlerin en az bir maden çeşidini hatırlatan Dinçer madencilik sektörünün hemen hemen tüm sektörlere hammadde sağladığını bunun yanında istihdama ve ülkemize önemli katma değer sağladığını vurguladı.  Bütün ülke ekonomilerinde hammadde ve enerji kaynağı olması bakımından madenlerin stratejik bir öneme sahip olduğunu hatırlatan Dinçer ülkemizin bu denli stratejik bir sektörde sahip olduğu zengin çeşitlilik ve rezerv ile şanlı bir ülke olduğunun altını çizdi.

Günümüz dünyasında sürdürülebilirlik kavramının hayatımızın her noktasında karşımıza çıktığını hatırlatan Dinçer sürdürülebilir madencilik anlayışı ile ilgili şu ifadeleri kullandı: “Sürdürülebilir bir gelecek için sorumlu madencilik konusu sektörümüz için büyük önem taşıyor.  Karbon salınımı ve çevresel sürdürülebilirlik doğrultusunda atılacak önemli adımlar arasında maden sahalarının rehabilitasyon işlemi geliyor. Avrupa yeşil mutabakatı çerçevesinde maden üretim sahalarının tarım alanlarına dönüştürülmesi maden sektörünün hiçbir şekilde doğaya kalıcı zarar vermeden üretim yapabileceğini de açıkça kanıtlıyor.  Bugün dünyanın karbon ayak izini azaltması için yeşil enerjinin uygulanmasında stratejik madencilik faaliyetleri büyük önem taşıyor.  Dünya genelinde temiz enerji dönüşümünün önem kazanması ile birlikte madencilik sektörü de sürdürülebilirliğin sağlanması adına gerekli çalışmaları gerçekleştiriyor. Stratejik anlamda gerçekleştirilen madencilik faaliyetlerinde yeşil enerjiye ihtiyaç duyulması da bazı madenlere olan ihtiyacın artmasına neden oluyor. Bakır, lityum, nikel, manganez, kobalt, çinko ve nadir toprak elementleri gibi birçok madenin kullanılması yeşil enerji dönüşümünde sürdürülebilirliğin sağlanması adına katkı sunuyor. “

Madenciliğin ülkemizin sanayisi içinde vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Dinçer sözlerine şu şekilde devam etti: “Türkiye sanayisi için de stratejik önemi olan madenlerimiz hali hazırda 182 ülkede tercih ediliyor. Bu noktada ülkemizin zenginliğini doğru biçimde çıkartmak işlemek ve ülke ekonomisine sunmak ana hareket noktamız olmalı. Güçlü bir ekonomi, gelişmiş bir sanayi ve kendimize yetebilmek için madencilik çalışmalarına dünden daha fazla önem ve kıymet vermeliyiz. Bunu da ancak sürdürülebilir madenciliği odağımız alarak gerçekleştirebiliriz. “

Sürdürülebilir madenciliğin temek taşının ise iş sağlığı ve güvenliği olduğunun altını çizen Dinçer bu konuda yapılabilecekler ile ilgili şu yorumlarda bulundu: “Çevre insan sağlığı ve güvenliği bizim kırmızı çizgimiz ve bunlara uyarak zenginliğimizi ortaya çıkarmak için de 360 derece eğitimlerin verilmesi gerekiyor. Bu noktada ise eğitimli personeller önem kazanıyor. Madencimiz üretim tesislerimizde görev alan her bir çalışanımız, mühendislerimiz, kamu ve özel sektördeki tüm sorumlu kişiler, ihracatçılar yanı madencilik sektörünün tüm bileşenleri olarak bu konuya önem vermeliyiz. Dünyada en ağır ve en riskli sektörlerden biri olan madenciliğin ihracat hedeflerine ulaşması içinde çalışmaların güvenlik standartları çerçevesinde ele alınması gerekiyor. İnanıyorum ki güvenliği ön plana aldığımız taktirde madenlerden aldığımız verim daha da artacak ülkemizin kalkınması hızlanacaktır. “

MAPEG Genel Müdür Yardımcısı Murat Halit Durceylan tüm madencilerin Dünya Madencilik Günü’nü kutlarken MAPEG olarak gerçekleştirdikleri çalışmalar ile ilgili bilgi verdi.

4 oturum olarak organize edilen etkinlik açılış konuşmalarının ardından KONDA Araştırma’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır ve TMD İkinci Başkanı ve Altın Madencileri Derneği Bakanı Mehmet Yılmaz’ın katılımı ile “Yeni Nesil Madencilik ve Z Kuşağı Madencilikten Ne Bekliyor?” konulu oturum başladı. Bu oturumda günümüzün değişen koşulları karşısında toplumun beklentileri masaya yatırılırken bu kapsamda madenciliğe yönelik bakış açıları değerlendirildi. Bunun yanında Z kuşağı olarak adlandırılan gençlerin madencilik faaliyetlerine bakışı ve beklentileri incelendi.

Etkinlik kapsamında gerçekleştirilen 2. oturumda ise enerji dönüşümü sürecinde kritik bir önemi olan yenilenebilir enerjide madenlerin ve madenciliğin önemi “Yenilenebilir Enerjide Stratejik Kaynak: Madenler” başlığı altında işlendi. Oturumun moderatörlüğünü Aydem Yenilenebilir Enerji Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi Serpil Demirel yaparken Yenilenebilir Araştırma Derneği Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin ve Otomotiv Gazetecisi Okan Altan bilgi ve düşüncelerini katılımcılar ile paylaştı.  Oturum kapsamında Demirel ülkemizin dünyada kullanılan 90 madenden 80 tanesini barındırdığını ve bu haliyle dünyada 168 ülke arasında 8. Sırada yer yer aldığını hatırlatırken buna rağmen Kanada Avustralya gibi gelişmiş ülkelerde madenciliğin gayrisafi yurt içi hasıladaki payı yüzde 8-9’lara ulaştığını ülkemizde ise bu oranın yıllardır yüzde 1 civarında olduğunu belirtti. Alkin ise teknolojik gelişmelerin bilinenin aksine madencilik ihtiyacını azaltmadığını, daha da arttırdığını vurgularken önümüzdeki dönemde çevreye ve iklime daha duyarlı şekilde madencilik endüstrisindeki kapasitelerin ciddi oranda artmasına ihtiyaç duyulacağının altını çizdi.

Ülkemizin yakın zamanda imzaladığı Paris İklim Anlaşması kapsamında iklim değişikliği ve madencilik sektörünün ilişkisini inceleyen 3. oturum “Paris İklim Anlaşması Işığında İklim Değişikliği ve Madencilik” başlığı altında TMD Sürdürülebilirlik Profesyoneli Özgür Öztürk moderatörlüğünde gerçekleştirdi. Oturum kapsamında İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Doç. Dr Çiğdem Nas, Şişecam Topluluğu Sürdürülebilirlik Direktörü, Bahar Ubay Güçlüsoy, EKOIQ Genel Yayın Yönetmeni Barış Doğru, Doğa Koruma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Uğur Zeydanlı Paris İklim Anlaşması kapsamında yaşanabilecek anlayış değişikliklerini ve bu değişikliklerin madenciliğe etkilerini değerlendirdi.

Son oturumda ise TMD Genel Sekreteri Dr. Ercan Balcı moderatörlüğünde TMD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emiroğlu ve TMD İkinci başkanı ve Altın Madencileri Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, TMD’nin yakın zamanda duyurduğu yeni girişimi, “Sorumlu Madencilik İnisiyatifi” ile ilgili bilgi verdi.  Sorumlu Madencilik İnisiyatifinin bir ihtiyaçtan dolayı oraya çıktığını belirten Emiroğlu Soma ve Ermenek facialarının ardından madencilik algısındaki bozulmaların kendilerini böyle bir yola ittiğini kaydetti. Madenciler olarak algıdaki değişimin sebepleri ve neler yapılması gerektiğini algılamak ve bir çözüm bulmak zorunda olduklarını ve bu nedenle böyle bir inisiyatife adım attıklarını belirten Emiroğlu Sorumlu Madencilik İnisiyatifi ile sağlık ve güvenlik, doğa ve ekosistem, sosyal güvenlik ve yerel kalkınma, iş etiği ve şeffaflık başlıkları altında şekillenecek ve ilkeler zinciri oluşturacak bir harekete başladıklarını belirtti. Bu başlıkların bugüne kadar edinilen tecrübeler neticesinde belirlendiğini belirten Emiroğlu oluşturdukları akademik kurul ile bilimsel, nesnel ve tarafsız bir şekilde ilkelerin oluşturulmasını hedeflediklerini söyledi. Emiroğlu sektöre rehberlik edecek bu ilkelerin uygulamasının zorlama ile değil firmaların gönüllü olmasını teşvik edilerek gerçekleştirileceğini not etti.

. .

UYARI

Bu haber bir “Madencilik Türkiye Dergisi” haberidir. Her Hakkı Mayeb Ltd.’ye ait olup izinsiz olarak kopyalanıp yayınlanması suçtur ve yasaktır. Kaynak gösterilmeden kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Kaynak gösterilerek kullanılmak istenmesi halinde “Bu haber/makale Madencilik Türkiye Dergisi’nden alınmıştır” ibaresi ile birlikte haberin linki verilmeli, link de web sitemize yönlendirilmelidir.

Epiroc
Önceki İçerikİbrahim Alimoğlu: “Bizler Arada Olduğumuz Sürece Madencilik Sektörünün ve Dolayısıyla İnsanlığın Geleceği Güvendedir.”
Sonraki İçerikRecep Tayyip Erdoğan, Lineer Metal Çinko Üretim Tesisi’nin Açılışını Gerçekleştirdi