İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Krom Üreticileri Derneği (KROMDER) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mustafa Selçuk Çevik; madencilik sektöründe özellikle krom üretimi ve ihracatına ilişkin son gelişmeleri, düzenlenen basın toplantısında değerlendirdi.
Türkiye’de yaklaşık 15 bin adet maden ruhsatı olduğunun bilgisini paylaşan Çevik, bunlardan 10 bin 136’sının işletme, 5 bin 386’sının ise arama ruhsatı olduğunu belirtti. Çevik; bu 15 bin maden ruhsatından 850 tanesinin krom madeni olduğunu ve bunların 470 tanesinin işletme, geri kalan 380 adetinin de arama ruhsatı olduğunu kaydetti. Ayrıca bir maden bankası kurulmasının elzem olduğunu belirten Çevik, finans sektöründeki bankaların madenlere herhangi bir teminat koyamadığı veya bir değer tespiti yapamadığı için verilen ruhsatların bir değer oluşturmadığının altını çizdi.
Çin’e Karşı ‘Mineral Güvenlik Ortaklığı’
Batı ülkelerinin ‘Çin tedirginliği’ yaşadığına dikkat çeken Çevik, “Çin’in dünyadaki ham madde ve ham maddeyi işleme kapasitesi batı ülkelerini çok korkutuyor. Bunu özellikle pandemi zamanında da yaşadık. Çin kapanınca dünyada bazı son ürünlere erişemez hale geldik. En çarpıcı örneklerinden bir tanesi arabalardaki çipler. Amerika, Avrupa ülkeleri, Avustralya, Japonya gibi ülkeler, Çin’e karşı ‘Mineral Güvenlik Ortaklığı’ adı altında bir araya geldiler. Avrupa, kendi içerisinde ham madde ittifakı ‘ERMA’ kurumunu oluşturdu.” ifadelerini kullandı.
Avrupa’nın son zamanlarda Çin’in hakimiyetini kırmak için bir fon oluşturduğunu da belirten Çevik, Çin’e bağlılığı kırmak için ham madde üreten diğer ülkelerde yine uç ürüne giden yapılar oluşturmak istediklerini kaydetti. Avrupa’nın daha çok gelişmiş teknoloji ürünlerinde ve sağlıkta bunu desteklediğini anlatan Çevik, kendi sektörlerindeki krom, ferrokrom, paslanmaz çelik üretimi için üreticiyi düşük faiz oranıyla destekleyip finanse ettiklerini belirtti. Türkiye’nin de bu fondan yararlanabileceğini kaydeden Çevik, Avrupa’nın temel amacının Çin’e alternatif üreticiler oluşturarak, bu ülkeye bağımlılığı azaltmak olduğunu vurguladı.
‘Maden Bankası Kurulmalı’
İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB)’nin, Türkiye Madenciler Derneği’nin ve KROMDER’in gündeminde olan maden bankasının kurulmasının elzem olduğuna dikkat çeken Çevik, “Çünkü, şu an finans sektörümüzdeki bankalar madenlere herhangi bir teminat koyamadığı için veya onlarda bir değer tespiti yapamadığı için ruhsatlar şu an bir değer oluşturmuyor. Türkiye Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu (UMREK) ile 2018 yılında madenlerde yeni bir döneme girildi. Değerlemeler UMREK ile yapılırsa bir değer olur. Sadece UMREK değil, JORC standartları gibi dünyada bir sürü standart var. Bunlara bizim bankalarımız çok yabancı. Nasıl SPK’dan onaylı bir eksperle değerleme yapılabiliyor ve bu birkaç günde ortaya çıkıyorsa, madenlerde de yine, bu işlerde uzmanlaşmış kişilerin olması gerekiyor.” dedi.
Kredi garanti ve kefalet uygulamaları yoluyla mal ve hizmet ihraç edenlerin finansmana erişim imkanlarını genişletmek, desteklemek, kolaylaştırmak ve özellikle ihracat kredileri için kefalet vermek üzere Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Eximbank’ın öz kaynaklarıyla 2021 yılının ekim ayında İhracatı Geliştirme (İGE) AŞ’nin kurulduğunu belirten Çevik, “İGE AŞ’den kredi almak için yine teminat mektubu ortaya koymak gerekiyor. Madenci nasıl bir teminat mektubu verebilir? Belki, aldığı fabrikanın arsasını koyabilir, ekipmanı teminat gösterebilir ama hali hazırda ruhsatı gösteremez. Madenciler devlete ciddi ruhsat parası ödüyor. Bu para, genel bütçeye gidiyor. Bunlardan kaynak yaratılıp kurulacak banka fonlanabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Madende Ruhsat Bedelleri ve Kira Ödemeleri Yüzde 122 Arttı”
Madencilerin; 2022 yılında 7,6 milyar TL’lik devlet hakkı tutarı ödediğini, bunun yaklaşık 3 milyar TL’sinin ruhsat bedeli, yaklaşık 3 buçuk milyar TL’sinin ise orman kirası olduğunun bilgisini paylaşan Çevik, “2023’te yeniden değerleme oranıyla bu ödemeler yüzde 122 arttı. Buradan da bir kaynak yaratılabilir. Uç ürüne gidecek yatırımlar yapabilmek için de finansman gerekiyor. Finansman için de sektörün böyle bir yapıya ihtiyacı olduğunu vurgulamak istiyoruz.” dedi.
Türkiye’de Antalya ve Elazığ’da iki tane büyük ferrokrom tesisi olduğunu belirten Çevik, “Bugün rakamlara baktığımızda geçen senenin 9 aylık döneminde, 313 milyon dolar ferrokrom ihracatımız vardı. Bu yılın 9 ayında ise ihracatımız neredeyse yarı yarıya düşerek 186 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Bunun başlıca sebebi ise enerji maliyetlerinden dolayı firmaların tam kapasite çalışamaması. Firmalar, en kolay ve basit üretilebilecek ürünleri üretip ihraç ediyor. Bunlar büyük tesis, güneş enerjisi gibi sistemler ile çalışamazlar. Belki bir baraj ile ya da bir termik santralle olabilir. Devletin bunu sübvanse etmesi lazım.” ifadelerini kullandı.
İhracatta Ferrokrom 3 Dolar, Krom 27 Sent
Ferrokrom ihracatı yüzde 50 düşerken, krom ihracatının yüzde 20 arttığına dikkat çeken ve Türkiye’deki enerji maliyelerinden dolayı ferrokrom tesislerinin son 10 yıldaki kapasite kullanım oranının yüzde 30’un üzerine çıkmadığını kaydeden Çevik, sözlerini şöyle sürdürdü; “Kendi içinde tüketemediğin için mecbur dışarı satıyorsun. Krom ihracatında dünyada ilk sırada Güney Afrika var. Biz, 1 buçuk milyon ton üretirken onlar, 13 milyon ton üretiyor. Ferrokrom üretimine en yakın ve en elverişli krom, Türk kromu. Çin, bizim ürünümüzü onların ürününe katarak kalitesizleştirip kullanıyor. Fakat, Güney Afrika, Türkiye, Arnavutluk dışında doğru düzgün krom ihraç eden ülke de yok. Kazakistan tamamen kendi içerisinde ferrokrom tesisinde işliyor, yurt dışına satmıyor. Zimbabve de karar alarak, yurt dışına satış yasağı koydu. Rusya da kritik maden statüsüne sokarak, yurt dışına satmıyor. Aslında bizim ülkemiz için de krom kritik bir maden. Fakat, biz içeride işleyemediğimiz için mecbur satmak zorundayız. Ferrokrom olarak satarsak kilogram başı 3 dolar, normal krom olarak satarsak kilogram başı 27 sent, paslanmaz olarak satarsak 15 sent civarında.”
Çevik, son olarak kromun ayrışmasında herhangi bir kimyasalın kullanılmadığını ve tamamen sallantılı masalarda, madenin özgün ağırlığına göre suyun yardımıyla ayrıştığını belirtti.