A. Vedat Oygür
Dr. Jeoloji Müh.

“Birgün gazetesinde okuduğum bir madencilik haberi , onu yazanın ne kadar müthiş bir teknik buluş (!) yapmış olduğunu gösteriyordu. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı “Altın aramada siyanür kullanılmaz” demiş; kendisini çevreci olarak gören gazeteci de hemen manşeti yapıştırmış: “Bakanın madendeki siyanürden haberi yok”, diye.”

Cehalet Değilse Nedir?

Ana muhalefet partisinin Genel Başkan Yardımcısı, “Türkiye, siyanür cehennemine dönüştürülmek isteniyor” diye demeç vermiş2. Gerekçesini de şöyle açıklıyor3: “Türkiye’nin kuzeyden güneye, doğudan batıya tamamına yakınında siyanürle altın aranıyor”. Aynı demecinde, sözlerinin sadece siyaset amaçlı, iktidar kavgasında yukarıya tırmanmanın aracı olduğunu da saklamıyor: “Çevre duyarlılığı konusunda Cumhuriyet tarihinin en kötü hükümetiyle karşı karşıyayız”. Ulusal duyguları kabartmayı da atlamamış4: “Savaş meydanlarında yapılamayan, bugün altın madeni aracılığıyla yapılmaya çalışılıyor”.

Çevre konularındaki haberleri ve yazılarıyla tanınan gazeteci Yusuf Yavuz’un “Sit Alanı Olan Selinus Sahiline 10 Katlı Otel Projesi” başlıklı haberineyse5 yukarıdaki yayın organlarının hiçbirisi yer vermedi. Zaten açıklamaya çalıştım, amaç, gerçekten çevreyi korumak değil ki!

Yukarıdaki anlatımlar, sadece siyasilere özgü değil. Başta gazeteciler olmak üzere bilim adamları ve teknik adamlar da kullanıyor6. Altın madenciliğinde uzmanlaşmış bilim insanları ve teknik insanlar tarafından altın aramalarında siyanür kullanılmadığı, altın madenciliğinde siyanürün sadece cevherden altının kazanılması aşamasında çevreden yalıtılmış ortamlarda kullanıldığı yıllardır defalarca açıklandı7. Amaç üzüm yemek olmadığından bu konuda bilim ve teknik hiç dikkate alınmadı.

Madencilikte çığır açan “siyanürle altın arama” buluşunun sahibi bu “bilir bilmezlerin8” hangi yazdığına güvenebiliriz, artık. Acaba siyasi konularda da bizim ayrıntısını bilemediğimiz, anlamadığımız noktalarda benzer saptırmalar mı yapıyorlar? Doksanlı yıllarda, bir profesör arkadaşım, “Senin yüzünden Cumhuriyet gazetesini bıraktım” demişti de çok gülmüştüm. Ne kadar haklıymış! Bu trajikomik olay, bize, çevrenin kesinlikle siyaset üstü olması gerektiğini kanıtlıyor. Çevre konuları günlük siyaset malzemesi yapıldığında bir taraf savunurken, diğer taraf da kendiliğinden karşı çıkacaktır. Aslolan, işin doğru veya yanlış yapılması olmalıdır. Genel ifadelerle madenciliğin karalanması yerine proje temelinde mevzuata ve teknik standartlara uygunluğu tartışılmalıdır.

Altın madenciliğinde uygulanan yöntemler madenciliğin bir parçasıdır ve her metal madencilik projesinde uygulananlardan bir farkı yoktur. Arama, madeni çıkarma ve zenginleştirme teknikleri hemen hepsinde aynıdır. Siyanüre gelince, sadece madenciliğin değil sanayinin temel maddesi, daha doğru bir deyişle sihirbazıdır. Mademki siyanür izin verilmemesi gereken bir kimyasaldır, madencilikten çok daha fazla, 50-60 katı kadar siyanür kullanan diğer sanayi sektörleri ne olacaktır? Çeşitli siyanür bileşikleri kullanmakta olan metal işleme ve kaplama, galvanizleme, plastik, boya, tekstil, elektroteknik, tarım kimyasalları ve hatta maya, gıda ile ilaç sektörlerinde üretim nasıl sürdürülebilecektir?

Altın madenciliğine karşı çıkışla başlayan çevreci eylemcilik, günümüzde, giderek madencilik karşıtı bir harekete dönüşmüştür. Artık sadece altın madeni projeleri değil, mermer ve agregaya kadar bütün madencilik çalışmaları “çevreci” karşıtlığın hedefindedir. Oysa hem bilimde hem de teknikte toptancı yaklaşımda bulunmak sakıncalı ve sağlıksızdır. Günümüzün ileri bilim ve teknoloji dünyasında, bir sektörü veya bir teknolojiyi kökten istememek çok anlamsızdır. Gerekli önlemler alınmaksızın küçük bir konut yapılması, tarlanın gübrelenmesi ya da bahçenin ilaçlanması gibi en masum bir insancıl faaliyet bile gün gelip de uygun koşullar ortaya çıktığında çevre açısından yıkıcı sonuçlara yol açabilmektedir.

Doğada her bir olgu, ayrı fiziksel koşullar altında, farklı ortamlarda, uygun mekanizmalar kurulduğunda oluşurlar. Hiç birisinin diğeriyle bir benzerliği yoktur. Şu hâlde “maden” diye genellemek yerine her bir maden sahasını kendi projesi temelinde inceleyerek değerlendirmeliyiz. Projenin teknik içeriğinin, yörenin çevresel koşulları ile günümüz teknolojisine uygunluğunu ve projenin bir bütün olarak yöre halkının sosyal yaşamına olası etkilerini değerlendirmek gerekli ve yeterli olacaktır.

Çevre ve Madencilik

Günlük yaşantımızda sürekli kullandığımız elimizden düşmeyen akıllı telefondan tabletimize, yazdığımız kalemden bilgisayarımıza, evimizin kendisinden içindeki beyaz ve siyah eşyalara, bütün yapıların inşasında kullanılan her türlü malzemeden bindiğimiz araçlara kadar neredeyse bütün eşya, araç ve aletlerin yapımında yararlanılan hammaddelerin üretimi için madencilik yapılması gereklidir. Bütün bu günlük yaşam gereksinimlerinden ya da çok daha basiti, yeni modellerini edinmekten vaz geçebilir misiniz? Günümüzde kime sorsak, acaba yaşamı kolaylaştıran bu teknolojik gelişmeleri bırakıp da daha geri bir yaşama dönmek ister mi? Eğer bunu kabul ediyorsak, madenciliği bırakalım. Biz yapmayalım, dışarıdan alalım diye düşünen varsa, ekonominin temel esaslarına aykırı ama hadi sanayi hammaddesi olanlar kalsın da ev yapımı ya da yol bakımı için gerekli malzemeyi de mi yurt dışından getirelim?

Yazının devamı Madencilik Türkiye Dergisi 93. sayı 88. sayfadadır.

Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.

UYARI

Bu haber bir “Madencilik Türkiye Dergisi” haberidir. Her Hakkı Mayeb Ltd.’ye ait olup izinsiz olarak kopyalanıp yayınlanması suçtur ve yasaktır. Kaynak gösterilmeden kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Kaynak gösterilerek kullanılmak istenmesi halinde “Bu haber/makale Madencilik Türkiye Dergisi’nden alınmıştır” ibaresi ile birlikte haberin linki verilmeli, link de web sitemize yönlendirilmelidir.

Epiroc
Önceki İçerikAltın Madencileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz Oldu
Sonraki İçerikÇanakkale’de Kurşun Madeninde Göçük Meydana Geldi, Göçük Altında Kalan Madenciyi Kurtarma Çalışmaları Sürüyor