Sabri Karahan
Maden-Cevher Hazırlama ve Metalurji Mühendisi (MSc)

Tarih ve arkeoloji, Anadolu toprağının insan uygarlıklarına, M.Ö. 2000’den (bazıları bunu M.Ö. 7000’e kadar geri götürüyor) bu yana sürekli olarak bakır sunduğunu söylemektedir. Huriler, Mitanni, Hititler, Asurlular, Romalılar, Persler, Makedonlar, Bizanslılar ve Osmanlılar gibi bu toprakları yönetenler, başlangıçta doğal olarak oluşmuş metalik bakırı çıkarırlarken,
daha sonra mineralleşmiş kayalardan bakır üretme sanatını geliştirmişlerdir. Ergani Bakır (Maden), açık ocak etrafındaki tepelerin üzerindeki cüruf kalıntılarını ve zengin cevher gövdesine kazılan sayısız galerilerin kanıtlarını taşımakta, bize modern madenler ve ergitme tesisleri inşa edilip işletmeye alınmadan önce madencilik tarihindeki eski işlemleri hatırlatmaktadır.

Bu topraklar her ırktan; Yahudiler, Ermeniler, Rumlar, Araplar, Türkler ve şimdi yok olmuş diğer tarihi ırklardan en yetenekli insanları çekmiş ve bu insanlar Maden’de uyum içinde çalışarak geçimlerini sağlamışlardır. Tarihte birçok kral, imparator ve cumhurbaşkanı madeni ziyaret etmiş, sonuncusu ise 1938’de izabe tesisinin inşaatını hızlandırmak için gelen Mustafa Kemal Atatürk olmuştur. Bu topraktan üretilen bakır, Hititler tarafından Mısır’daki Firavunlara ve o dönemin Bizans Konstantinopolis’ine gönderilirken; anıtları süslemek, silah ve süs eşyaları yapmak için kullanılmıştır.

1870 yılında Osmanlı Mühendisi Ethem Paşa, Dicle Nehri’nin kenarında nispeten modern bir eritme ocağı (KALHANE olarak adlandırılır) inşa etmiş ve tepe yanı galerisinden maden çıkarmak ve taşımak için yer altı madeni tasarlamıştır. Eritme ocağının kalıntıları 1960’lara kadar nehir kenarında sağlam kalmıştır.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, bakıra olan susamışlık Fransız, Alman ve İngiliz yatırımcıları Maden’e getirmişlerdir. Yatırımcılar, modern bir maden ve bir ergitme tesisi inşa etmek için yatırımlar yapmışlar, yatırımlarının karşılığında üretilen bakırı almışlardır. 1938’den 1994’e kadar, Ergani Bakır’da üretilen altınlı blister bakır Avrupa’daki rafinerilere gönderilmiştir.

1990 Sonrası İşletme Faaliyetleri

Etibank Ergani Bakır yönetiminin yüklenicilerle yaptığı anlaşmaların detayları bizlerce bilinmemektedir. Bildiğimiz şey, yüklenicilerin tamamen kontrolsüz bırakıldığı ve 1Mt yıl kapasitesindeki flotasyon tesisinin takriben 25 yıl çalıştırıldığıdır.

Yükleniciler; gerek eski maden işletmesinde kalan cevheri gerekse etrafta bulunan uydu yataklardan gelen cevherleri harmanlayarak konsantre bakır üretimine devam ettiler. Cüruftan bakır konsantresi üretmeye, modern izabenin yavaş soğutulan cüruflarını flotasyona tabi tutarak başladılar. Daha sonra, izinli veya izinsiz eski cürufları kazmaya başlamışlardır. Önce izabenin etrafındaki yığınları toplamışlar, sonra da tarihsel Ergani Bakır misafir evini (izabe inşaatını denetleyen mühendisleri barındırmak üzere 1930’larda inşa edilmiş), işçi sosyal tesis ve yatakhanelerini, teknisyen konutlarını, spor tesislerini, izabe
su soğutma kulelerini ve gölet alanlarını ile eski cürufların üzerine kurulmuş tüm yapıları (okul, fırın, kantin, sinema) yıktıktan sonra cürufları kazarak flotasyon tesisinde işlemişlerdir. Kazı alanları halen çıplak şekilde durmaktadır. Eski curufların alındığı alanlar takriben 1 km2 büyüklüğünde tahmin edilmektedir.

Devamında izabe tesisini yağmalanmış ve taşınabilir her şey hurda olarak satılmıştır. Ardından önce hafif ve sonra ağır ekipmanlar parçalara bölünerek (Su soğutmalı izabe fırını, reverber fırını, Pierce-Smith fırınları) satılmıştır. Ardından tüm beton ve tuğla binalar yıkılmış, izabe sahasında neredeyse hiçbir şey kalmamıştır.

İşlenen suçun yerini gizlemek için olmalı, tüm izabe alanı mevcut Çevre ve Maden Kanun ve Yönetmelikleri hiçe sayılarak, milyonlarca ton atıkla doldurulmuştur.

Anlaşılan ilgili kurumlar, yetkililer ve Maden halkı bu çalışmaları sadece seyretmişlerdir. Tarihsel bir bilinç taşıyan eğitimli Maden halkı bu olgulara neden duyarsız kaldığı konusu,
sosyologların inceleyeceği bir konu olarak ön planda durmaktadır.

Yazının devamı Madencilik Türkiye Dergisi’nin 120.sayısındadır.

UYARI

Bu haber bir “Madencilik Türkiye Dergisi” haberidir. Her hakkı Mayeb Ltd.’ye ait olup izinsiz olarak kopyalanıp yayınlanması suçtur ve yasaktır. Kaynak gösterilmeden kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Kaynak gösterilerek kullanılmak istenmesi halinde “Bu haber/makale Madencilik Türkiye Dergisi’nden alınmıştır” ibaresi ile birlikte haberin linki verilmeli, link de web sitemize yönlendirilmelidir.

Önceki İçerikMuhammed Salih Yıldız: “Maden Üretimi Ülke Ekonomisi İçin Kritik Bir Rol Oynuyor”
Sonraki İçerikMaden Sahalarında Kültürel Miras Yönetimi