Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Dönmez, 2000`li yılların başıyla altın arama ruhsatlarının hem kamu hem özel sektöre açıldığını ve üretim artışlarının başladığını belirterek, “2001, 2002`den itibaren yıllar içinde 33 ton altın üretimine kadar geldik. 2019`da 38 ton üretim gerçekleştirdik. 2020 hedefimiz 45 ton.” İfadelerini kullandı.

Salgın dolayısıyla altın üretiminde azalmalar olduğunu, ikinci yarıyılda sektörün o açığı telafi edecek şekilde çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Dönmez, “Geçen yılki üretimin karşılığı yaklaşık 2 milyar dolar civarıydı. Üretmeseydik bunu da ithal edecektik. Son yıllar ortalamasına baktığımızda 130-150 ton civarında altın tüketimimiz var. Yurt dışında ithal edilen altına yaklaşık 7-8 milyar dolar ödüyoruz. Altın üretiminde hedefimiz bunu en kısa sürede üçlü hanelere getirmek. Ancak altında yatırım dönemi çok meşakkatli ve uzun. Bir sahanın keşfiyle birlikte üretime geçmesi için en az 5-6, hatta 8-10 yıla ihtiyaç oluyor. Yatırım tutarları da çok yüksek bu tip tesisleri yapmak için. En az 100 milyon dolarlık yatırımdan bahsediyoruz. Yerine göre 1 milyar dolara kadar çıkabilen bir yatırım tutarı söz konusu. Tenör dediğimiz oran önemli. Yani hangi sahada ne kadar altın var. Piyasada altının değeri arttıkça da bu tenör değerleri belki 0,5 grama kadar ekonomik olabilecek. Bazen altının değeri düşüyor. O zaman o sahalar ekonomik olmaktan çıkıyor ve üretim durduruluyor. Bu daha çok fiyat ve maliyet ilişkisi. Altını sadece vatandaşlarımız değil, dünyadaki merkez bankaları da adeta bir rezerv para gibi stoklarında tutma eğilimindeler. Türkiye’de 6500 ton civarında bir potansiyelimiz var. Ama bunun 1500 tonu rezerv olarak elimizde duruyor. Altın arama ve üretiminde kullanılan teknoloji de son derece modern. Bugün Kanada’da, Avusturalya’da, İsveç’te, ABD’de hangi tekniklerle altın üretiliyorsa Türkiye’de de aynı tekniklerle üretiliyor. Yerli- yabancı ve yerli-yabancı ortak yapılar var. Son derece modern ve güvenli bir şekilde bu faaliyetler yapılıyor.” şeklinde konuştu.

Nadir toprak elementleri konusunda da görüşlerini aktaran Dönmez, büyük oranda endüstrinin, sanayicinin bu ürünleri ithal ettiğini kaydederken hem bu kaynakların elde edilmesi hem de üretilmesi açısından Çin’in tekel durumda olduğunu söyledi. Dönmez, konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı: “Bu elementlerin ithalatında herhangi bir sıkıntımız yok ancak bunların bir kısmı kendi topraklarımızda var. Bu elementleri kendi topraklarımızdan üretebilmek için iki sene önce Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü’nü kurduk. Maden Teknik Arama Genel Müdürlüğü’nde yine benzer çalışmalar var. Kilosu 2 dolardan 200 dolara kadar değişen fiyatlarda ürünler var. Sivrihisar bölgesinde bunların pilot olarak laboratuvar şartlarında üretimini gerçekleştirdik. Sivrihisar-Eskişehir’de Eti Maden’in bir sahasında elde edilen nadir toprak elementlerini ayrıştırdık. Pilot olarak laboratuvar ölçeklerinde 6 tane elementi ayrıştırma imkânına kavuştuk. Endüstriyel ölçeklerde üretimi için de bir çalışma başlatıyoruz ve en kısa süre içerisinde bunları kilogram ve tonlar seviyesinde üretebilir hale gelmemiz gerekiyor. Bu teknoloji dünyada birkaç ülkede var. Bu teknolojiyi de kendimiz geliştirmek arzusundayız. Türkiye’deki mühendislerle, bilim insanlarımızla bu anlamda bunu da başarabileceğimize inanıyorum. Sanayimiz de o anlamda güçlü.”

UYARI

Bu haber bir “Madencilik Türkiye Dergisi” haberidir. Her Hakkı Mayeb Ltd.’ye ait olup izinsiz olarak kopyalanıp yayınlanması suçtur ve yasaktır. Kaynak gösterilmeden kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Kaynak gösterilerek kullanılmak istenmesi halinde “Bu haber/makale Madencilik Türkiye Dergisi’nden alınmıştır” ibaresi ile birlikte haberin linki verilmeli, link de web sitemize yönlendirilmelidir.

Epiroc
Önceki İçerikYapay Zekânın Meslekleri Tehdidi Karşısında Jeolojinin Durumu*
Sonraki İçerikStandard Enerji, Erbaa’daki Maden Sahasında Altın Varlığı Tespit Edildiğini Duyurdu