Avrupa Birliği (AB) televizyon, akıllı telefon, bilgisayar gibi teknolojik atıkları dönüştürerek kritik madenleri ve değerli elementleri geri kazanıyor. AB ülkeleri 2020 yılında ihtiyaç duydukları tungstenin yüzde 42’sini, öropiyumun yüzde 38’ini, yitriyumun yüzde 31’ini, antimon, paladyum ve rodyumun yüzde 28’ini, platinin yüzde 25’ini, kobaltın yüzde 22’sini, titanyumun yüzde 19’unu, fosfatın yüzde 17’sini, iridyumun yüzde 14’ünü, magnezyumun yüzde 13’ünü, rutenyumun yüzde 11’ini, germanyum ve vanadyumun ise yüzde 2’sini geri dönüşümden kazandı.
AA’da yer alan habere göre kritik madenler ve nadir toprak elementlerinin kaynağının ve üretiminin bazı ülkelerin veya şirketlerin egemenliğinde olması, tedarik sürecinin olası sorunları arasında gösterilirken politik kararlar, savaş, salgın, doğal afetler, maden kazaları ve madenin ender bulunuşu üretimin sınırlanması riskini doğuruyor.
Türkiye için tanımlanmış kritik madenler listesinin, çalışmaların tamamlanmasının ardından 2024’te yayımlanması planlanıyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gültekin Topuz, bu maden ve elementlerin, kritik teknolojilerde, sanayide kullanıldığını, ülke sanayisi ve güvenliği için elzem olduğunu söyledi.
Topuz, kritik madenlerin ve nadir toprak elementlerinin çevreye katkıları hakkında şu değerlendirmelerde bulundu: “Bunlar bize yeşil bir dünya sağlamayacak ancak petrol ve yan ürünlerine nazaran daha yeşil çevre koşulları getirecekler. Bu madenlerin teknolojinin gelişimine sağlayacakları katkı, atmosfere karbondioksit salımını önemli ölçüde azaltacaktır. Bunların elektrikli araçların, rüzgar ve güneş enerji santralleri bileşenlerinin üretimi gibi alanlarda yoğun kullanımları, petrol ve doğal gaz kaynaklı ulaşım ve enerji sektörü emisyonlarının önüne geçecektir. Yine petrol ve doğal gaz ile çalışan cihazlar bu madenler sayesinde geliştirilen teknolojilerle ortadan kalkacaktır.”
İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emin Çiftçi ise konuyla ilgili olarak, “Günümüzde en önemli emisyon kaynağı baca gazları ve trafik. Kritik madenler sayesinde bunu ortadan kaldırıyorsunuz, bu aslında doğa için olabilecek en güzel senaryo. Ama biz her zaman doğal kaynaklara bağımlıyız, bir elektrikli araçta yaklaşık 20 kilogram bakır kullanılıyor ve bakır da maden yataklarından geliyor.” ifadelerini kullandı.
Bazı madenlerin çıkarılmadıkları zaman da doğaya zarar verebileceğine dikkati çeken Çiftçi, sözlerini şöyle tamamladı: “Madencilik olmadan teknolojik gelişmişlik olamaz. Çıkarılmadıkları sürece madenlerin bazı bileşenleri madenden toprağa, topraktan bitkilere veya madenden sızıntı şeklinde yer altı sularına karışabilmektedir. Bu yüzden çıkarılmaları herkes için iyi. Türkiye’de metal madenciliğinde çok iyi standartlarımız var, çevreye verilen zararlar minimize edilmiş durumda. Yeni ve çevreyle barışık teknolojiler artık hayatımızın kaçınılmaz parçası. Bu teknolojilerin gerektirdiği elementler için bizim de kendi kritik madenler listemizi oluşturmamız, envanterini çıkarmamız ve kaynak durumumuzu sorgulamamız lazım. Gerçek olan şu ki madenlerinizi iyi değerlendirirseniz Avrupa ülkeleri gibi kalkınır, ilerlersiniz, iyi değerlendiremezseniz Afrika ülkeleri gibi yerinizde sayarsınız.”