“Kaynaklarını yok sayan, kullanmayan bir ülkenin kalkınması mümkün değil” gerçekliğinden yola çıkarak, madenlerin uzun vadeli kalkınma planlarının temeli olduğunu; ülkelerin enerji, sanayi, bilişim ve tarım gibi sektörlerinin temellerini de yine madenciliğin oluşturduğunu söyleyebiliriz.

Kullandığımız cep telefonundan, diş macununa kadar her ama her ürünün yapımında bir ya da birden çok maden cevheri kullanılıyor. Hal böyleyken madencilik sektörü ve faaliyetleri ile ilgili neden bu kadar çok yanlış algı, bilgi, düşünce ve görüş var?

Bunun böyle olmasına imkân veren madencilik faaliyetlerini yürüten şirketlerin ve sektörün kurumsal iletişim ve halkla ilişkiler faaliyetlerinde şeffaflıktan, sinerjik bir iletişim yaklaşımdan uzak olmaları var sayılabilir.

Bununla birlikte kurumsal sosyal sorumluluk projelerini, sosyal etki yönetimi çalışmalarını, çevre ve insan duyarlı yaklaşımlarını, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarını ve kullandıkları
teknolojiyi anlatmadıklarını / anlatmadıklarını yani kendilerini ifade edememe sorununun olduğu da düşünülebilir.

Bugün maden ve enerji sektörü tüm paydaşları ile kurumsal iletişim ve şeffaflık politikalarını, halkla ilişkiler ve sosyal etki yönetim planları gözden geçirmelidir.

Bu politika ve planların tüm iletişim araçlarının etkin kullanılarak çalışanlar, içinde bulunulan toplum başta olmak üzere tüm paydaşlarla güçlü ve şeffaf bir şekilde paylaşılması ve iletişimin aralıksız iki yönlü olarak sürdürmesi gerekmektedir.

Sürdürülebilir yani “sorumlu” madencilik anlayışını benimsemiş, iş sağlığı ve güvenliği konularında dünya standartlarını yakalamış, İnsan hakları politikalarında UN Global Compact’ın ilkelerine tam uygunluk gösteren, insan ve çevre odaklı yaklaşımları benimseyen, teknolojiyi en etkin şekilde kullanan şirketler buna öncülük etmelidir.

Maden ve enerji sektörü paydaşları, sosyal etki yönetimi anlayışlarında, “insan – kültür” odaklı ve içinde bulunduğu topluma katkı sağlayan bir yaklaşımı ortaya koymaya gayret etmeli, bunu başarmalı ve bunu etkin bir iletişim ile paylaşmalıdır. Çalışanlarına, paydaşlarına ve topluma karşı sorumluluklarının bilincinde olan ve bu sorumluluklarını en
etkin ve verimli bir biçimde yerine getirmek çabası sarf etmeli ve bunun da iletişimini gerçekleştirmelidir.

İş sağlığı ve güvenliğini, temel bir değer ve birincil öncelik olarak kabul etmeli, çalışanlarının ve içinde bulunduğu toplumun sağlık, refah ve yaşam kalitesini korumakta kararlı ve sürdürülebilir kılarak iletişimini sağlamalıdır.

İnsan ve çevre odağından ödün vermeden yatırım ve üretim süreçlerini yöneten işletmeler, gerçekleştirdikleri kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle içinde bulunduğu toplumun gelişimini desteklemekle birlikte yerinde kalkınmanın öncüsü olmaktadırlar.

Yazının Devamı Madencilik Türkiye Dergisi’nin 123.sayısındadır.

UYARI

Bu haber bir “Madencilik Türkiye Dergisi” haberidir. Her hakkı Mayeb Ltd.’ye ait olup izinsiz olarak kopyalanıp yayınlanması suçtur ve yasaktır. Kaynak gösterilmeden kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Kaynak gösterilerek kullanılmak istenmesi halinde “Bu haber/makale Madencilik Türkiye Dergisi’nden alınmıştır” ibaresi ile birlikte haberin linki verilmeli, link de web sitemize yönlendirilmelidir.

Önceki İçerikEti Bakır, Bilgi Birikimi ve Teknolojik Gücüyle Dünyada Sayılı Şirketler Arasında Yer Alıyor
Sonraki İçerik2024 Yılı Madencilik Sektörü İhracatı Yüzde 4,7 Artarak 6 Milyar Doların Üzerine Çıktı