2019’da 4,3 milyar dolar dövizi Türkiye’ye kazandıran madencilik sektörü, Covid-19 salgınının en çok etkilediği sektörlerden biri oldu. Sektör son bir buçuk aydır çarkların dönmesiyle beraber toparlanma sürecine girdi.
Maden platformunda yer alan Sivil Toplum Kuruluşları’nın (STK) Başkanları, Ege Maden İhracatçıları Birliği ev sahipliğinde salgın sürecinin etkilerini, sektörün beklentilerini, sorunlarını ve çözüm önerilerini konuşmak için masaya oturdu, birlik ve beraberliğe devam mesajı verdi.
Madenin tüm ihraç ürünlerinin hammaddesi olduğunun altını çizen Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Mevlüt Kaya, STK Başkanları olarak sektöre güvenin artırılması ve madenciliğin insan hayatının her alanına dokunan bir sektör olduğunun vurgulanmasında görüş birliğine vardıklarını söyledi. Kaya sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye, Mart ayının sonlarına doğru salgının etkilerini hissetmeye başladı. Biz ise ihracatımızın %50’sini gerçekleştirdiğimiz Çin’in kitlenmesi nedeniyle bunu 3 ay öncesinden hissettik. Ciddi bir çaba göstererek en az hasarla bu süreci atlatmak için mücadele ettik. Aynı zamanda kısa çalışma ödeneği, kamu bankalarının çok düşük rakamlarla kredi olanakları, Eximbank’ın mevcut kredileri ötelemesi gibi destekler sektöre gerçekten nefes aldırdı. Son bir buçuk aydır çarkların yavaş yavaş dönmeye başlamasıyla salgın döneminde yerli ve milli ürünlerin önemi daha çok fark edildi. Sektörümüzün daha da güçlü bir şekilde canlanması için hedeflerimize daha sağlam adımlarla ulaşmak için takım ruhuyla hareket ederek yenilenmeli ve tazelenmeliyiz. Yeni normalle birlikte yeni bir atılım dönemine başlıyoruz. Çevreye duyarlı, dünya standartlarında madencilik yapabilen kapasitemiz, insan kaynağımız, teknolojimizle her bir insanımızın sesine kulak kabartarak, dün olduğu gibi yarın da el ele omuz omuza çalışarak ortak akılla üretmek şiarımız olacak.”
Şu anda yürürlükte olan ve yıllar içinde yapılan onlarca değişiklik ile yıpranmış Maden Kanunu’nun her maddesinin madenciliğin önünde bir engel olarak durduğundan bahseden Kaya, sektörün önünü açacak ve büyütecek yeni bir maden kanunu çalışmalarının hız kazanmasını istediklerini söyledi.
Ülkemiz yer altı kaynaklarının, yer bilimleri öğretileri temelinde çevreye duyarlı bir şekilde üretilerek ekonomiye kazandırılmasının, istihdamın artırılmasının, kaynakların günümüz koşullarının yanı sıra gelecek nesillere de aktarılmasının öncelikli hedef olması gerektiğini belirten Kaya, bu hedef doğrultusunda, hazırlanacak yeni Maden Kanunu çalışmalarında tüm sektör STK’ları olarak imza altına aldıkları metni kamuoyuyla paylaştı:
- Yer altı kaynaklarımızın korunarak ruhsat güvencesinin sağlanması, Kanunun amaçları arasında yer almalı
- Madencilik sektöründen elde edilen devlet gelirinin artırılması için sektörden alınan vergi ve devlet hakkının artırılması yerine, yatırım ve üretimi artıracak, istihdamı artıracak düzenlemeler olmalı
- Ruhsat düzenlendikten sonra, diğer kurum ve kuruluşlar tarafından getirilecek olası kısıtlamalar karşısında, Maden Kanunu’nda, ruhsat hukukunu koruyan ve olası dış etkilere karşı ruhsat güvencesini kesin olarak sağlayan düzenlemeler sağlanmalı
- Maden üretimi ile doğrudan ilgisi olmayan, yükleme, tesis/fabrika maliyetleri, ihracat giderleri gibi kalemlerden Devlet hakkı alınması önlenmeli
- Uluslararası uygulamalarda olduğu gibi ulusal maden kaynak rezerv raporlama sisteminin, yatırımcının ihtiyacına bağlı olarak borsada işlemleri, banka kredisi gibi benzeri durumlarda işletilmesini sağlayarak zorunluluk olmaktan çıkarılmalı, dünya ülkelerindeki gibi gönüllülük esasında olmalı
- Orman arazi izin bedellerine getirilen yüzde elli indirimin, bir defaya mahsus olmak üzere on yıl boyunca tüm ruhsatlara uygulanarak haksız rekabetin önüne geçilmeli
- Kanunun uygulanmasına dair Yönetmeliğin, üretim teknolojisinden kullanım yerlerine kadar büyük farklılık gösteren maden grupları ve bentlerine göre ayrı ayrı düzenlenmeli
- Ruhsat ve izin işlemleri öngörülebilir sürede sonuçlandırılmalı, süreç şeffaf olmalı
- Vergi borcu yoktur yazısı ve benzeri gibi belge eksikliklerinden dolayı uygulanan ruhsat iptallerinden vazgeçilmeli
- ETKB ve MAPEG’in yetkilerinin artırılarak tek merci, tek izin ilkesi güçlendirilerek uygulamaya geçirilmeli
- Son yıllarda öngörülemez oranlarda artırılan devlet hakkı, ruhsat bedeli, orman arazi izin bedeli gibi bedeller yabancı ülkeler baz alınarak makul seviyelere indirilmeli
- Valilik, yerel belediye ve köy tüzel kişiliklerine devlet hakkından pay verilerek madenciliğe sahip çıkılması sağlanmalı
Madenciliğe ceza, mali yaptırım, diğer bakanlıkların mevzuatı ve bürokrasiden başka bir yükümlülük getirmeyen mevcut Maden Kanunu’nun geçen 34 yıl içinde 4’ü köklü olmak üzere 23 kez değişikliğe uğradığını ifade eden Kaya, yeni Kanun çalışmasının tüm bunlardan arındırılarak hazırlanmasının ülkemiz madenciliği için çok büyük öneme sahip olduğunu söyledi.
Ruhsat devri, rödovans, arama ve işletme ruhsatı, ruhsat temdidi, işletme izni gibi işlemlerin eskiden olduğu gibi MAPEG içinde sonuçlandırılması gerektiği görüşünde olduğunu da ifade eden Kaya, “Hangi kriterlere göre değerlendirildiği, ne kadar sürede izin verileceği, işlemlerle ilgili sonucun bilinmemesi belirsizliği de beraberinde getiriyor. Bu yüzden izin süreçlerinin öngörülebilir ve şeffaf olması lazım. Bir diğer önemli konu ise maden hakları ve ruhsat güvencesinin arttırılması. Yatırımcıyı koruyor ve yatırımcının ruhsat aldıktan sonra yapılan yasal değişikliklerden olumsuz etkilenmemesini sağlıyor. Ruhsat sahipleri ruhsatın alındığı tarihte geçerli olan yasal yükümlülüklerden sorumlu tutuluyor. Günümüzde ürün taahhüdüne girmiş, madene dayalı tesis kurmuş, yatırım yapmış ruhsat sahiplerinin ruhsat güvencesi yok. Bu durum madencilerin ve yatırımcıların sektörden uzaklaşmasına neden oluyor.” dedi.
Maden Kanunu’na göre ruhsat sahiplerinden ruhsat bedeli adı altında yüksek bedeller talep edildiğini, ruhsat bedeli ve devlet hakkının makul seviyelere çekilmesi taraftarı olduğunu aktaran Kaya, “2019’daki 7164 sayılı kanunla bu bedellerin hesaplanması karmaşık hale getirildi ve aşırı yükseltildi. Diğer taraftan da devlet hakkı ödemeleri ruhsat bedelle ilişkilendirilerek ruhsat sahibinin ödeyeceği devlet hakkı kat kat artırıldı. Yakın zamanda taleplerimizle ilgili olumlu gelişmelerin yaşanmasını temenni ediyoruz.” şeklinde konuştu.