Son dönemlerde yeşil enerjiye duyulan ilgi ve yatırımların arttığını ifade eden Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, “Daha çevreci enerji kaynaklarına geçilmek istenirken, çevreye zarar verdiği iddia edilen madenlere ihtiyaç duyuluyor. Güneş panelleri, rüzgar santrallerinin üretiminde ve sonrasında lityum, kobalt, grafit, nikel, bakır ve alüminyum gibi stratejik madenler kullanılıyor. Yeşil enerji madenler üzerine kurulacak, yeşil enerjinin kalbinde madenler yer alacak.” diye konuştu.
İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) tarafından üyelerine yönelik düzenlenen Sektörel İstişare Toplantıları’nın ikincisi Bursa’nın ardından Eskişehir’de düzenlendi. Eti Maden Kırka Boraks Tesisleri’nin de ziyaret edildiği organizasyonda TİM Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, İMİB Yönetim Kurulu Üyesi Metin Çekiç ve İMİB Yönetim Kurulu Üyesi Funda Bekişoğlu, maden sektörü hakkında değerlendirmelerde bulundu. Maden sektörünün geleceğinin inşasında başrolde olacağını dile getiren Rüstem Çetinkaya, yeşil enerjiye geçiş sürecinde madenlerin çok büyük öneme sahip olduğuna vurgu yaptı.
Nadir toprak elementleri ve stratejik madenler kavramına vurgu yapan Rüstem Çetinkaya, “Uluslararası Enerji Ajansı bir rapor yayınladı. Raporda, yeşil dönüşüm için madenlerin stratejik önemde olduğu kaydedildi. Yani çevreye zarar vermekle suçlanan madenler, temiz enerjiye geçişte çok büyük öneme sahip. Yeşil enerji madenler üzerine kurulacak, yeşil enerjinin kalbinde madenler yer alacak. Madenlere kirli denmeye devam edilirse temiz enerji diye bir şey olmayacak aslında. Madenleri kabul ederek, çevre ya da maden arasında bir tercih yapmadan yol almamız gerekiyor. Yine Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna göre; lityum, kobalt, grafit, nikel, bakır, alüminyum gibi madenlerin kullanımı 2040’a gelindiğinde 6 kat artmış olacak. Bu stratejik madenlerle güneş panelleri, rüzgar santralleri yapılıyor, lityum pillerinde kullanılıyor. Rüzgar panellerini taşıyacak ayaklar için dahi alüminyuma ihtiyaç duyuluyor. Tüm bunların dışında, çıkarılmayan madenler sebebiyle ülke ithalata başvuruyor. Gübreden altına, demir çelikten kömüre kadar 40 milyar dolarlık ithalat yapılıyor. Koca bir tarım ülkesiyiz ancak gübre ithal ediyoruz. Biz bu noktada tarımı önceleyen bir anlayışla hareket ediyoruz. Gübre için dahi madenlere ihtiyaç duyulurken, madencilerin tarım alanlarına zarar verdiğinin düşünülmesi bizleri rahatsız ediyor ve derinden üzüyor.” diye konuştu.
Madencilerin sahipsiz bırakıldığını ifade eden Rüstem Çetinkaya, “Madenden herkes faydalanıyor ancak kimse sahiplenmiyor. Madene karşı çıkan herkesle bir masa etrafında toplanmak istiyoruz. Topluma her şeyin açıklıkla anlatılmasını istiyoruz. İşini iyi yapanla, kötü yapanın ayrıştırılmasını istiyoruz. Genellemeye itiraz ediyoruz. Biz zeytin ya da maden çelişkisine çekilmekten son derece rahatsızız. Zeytincilikle birlikte, madencilik de yapılabilir. Son günlerde gündeme gelen konularda da benzer bir durum yaşandı. Enerji üretmek için ihtiyaç duyulan kömüre ulaşılması adına bir uygulama devreye alınmak istendi. Ancak uygulama maden ismiyle olunca tüm madenler için zeytinlikler sökülecek algısı oluştu. Buradaki durum sadece kömür için geçerliydi, bir mermer ocağı için zeytinlikler sökülecek durumu yoktu.” dedi.
Maden sektörüne karşı oluşturulan algının yaşanılan dönemle uyuşmadığını vurgulayan İMİB Yönetim Kurulu Üyesi Funda Bekişoğlu, “Madene karşı olmak, yaşam şeklimize karşı gelmek anlamını taşıyor. Hayatımızın her yerinde maden var. Bu yaşam şekline devam edeceksek eğer madenlere her zaman ihtiyacımız olacak. Madenciler olarak bu yaşam şekli için çok zor şartlarda hizmet ediyoruz. El üstünde tutulmaya, baş tacı edilmeye hakkımız var. Bütün sektörlerin ham maddesiyiz ancak değer göremiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Eskişehir’in Türkiye açısından önemli bir madencilik şehri olduğunu kaydeden İMİB Yönetim Kurulu Üyesi Metin Çekiç de şunları söyledi: “Eskişehir’de son olarak Nadir Toprak Elementleri konusunda gelişmeler yaşanıyor. Beylikova’da ciddi bir rezerv var. Pilot tesis kurulma çalışması başladı. Bu tesis yıllık 1200 tonluk kapasiteye sahip. Büyük tesis yatırımının ardından ise yıllık kapasite 570 bin ton olacak. Dünyadaki 19 Nadir Toprak Elementi’nin 10’u Eskişehir’de var. Bu elementler; hibrit motorlardan cama, seramikten uçak alaşımına kadar onlarca alanda kullanılıyor. Hatta NASA’nın roketlerinde dahi nadir toprak elementleri kullanılıyor.”