Traverten, tufa ve göl kalkerleri, nisbeten daha yaşlı karbonatlı kayaçların atmosferik ve yer
altı sularının etkisiyle çözünerek kalsiyum bikarbonatça zenginleştirdiği kaynak sularının, karasal ortamlarda yeniden CaCO3 çökeltmesiyle oluşan kayaçlardır. Doğaltaş ile çimento-kireç endüstrisi ve turistik destinasyon olarak değerlendirilen karasal karbonatlar; oluşum ortamları, sedimentolojik ve petrografik özelliklerinin farklılıkları göz önüne alınarak traverten-tufa, göl kalkeri ve speleothem (mağara oluşukları) olarak üç gruba ayrılır. Bunlar yerkürenin denizel olmayan farklı bir karbonat kayaç topluluğu türüdür.
Traverten adının, İtalya’nın Lazio kentindeki Bagni di Tivoli’deki volkanizmayla ilişkili su kaynağının oluşturduğu Lapis Travertinus’tan geldiği tahmin edilmektedir. İngilizce konuşulan ülkelerdeki terim ise tufa olup, çoğunlukla karbonatlı tufa veya sinter olarak ifade edilir. Pentecost (2005) travertenleri “Su sızıntıları ve kaynakları etrafında akarsu
vadileri boyunca, bazen göl küvetlerinde, çoğunlukla kalsit, bazen az miktarda aragonitten oluşan, genellikle ince ve orta kristal iriliği arasında boyuta ve yüksek petek gözenekliliğine sahip olan, sürekli veya bazen sığ, gelgeç ortamda oluşan, kimyasal olarak çökelmiş karasal kireçtaşları” olarak tanımlamıştır.
Ancak bu tanım traverten ve tufa oluşum süreçlerinin tüm durumlarını, örneğin deniz suyunun katılımıyla nadir de olsa farklı ortamlarda çökelimi kapsamamaktadır. Tanımda belirtilmemiş bir diğer önemli husus, yatak oluşumunun çoğu zaman düzensiz gelişmesi ve her zaman kalsiyum açısından zengin genellikle karbonat kayaçlarla bağlantılı kaynaklar
veya akarsular yakınında yer almasıdır.
Jeolojik Oluşum: Travertenler kalsiyum ve bikarbonat iyonlarınca zengin kaynak sularının atmosferle teması sonucu oluşan ikincil karbonat çökelimleri olup, karbondioksit içeriklerinin kökenine göre meteojen veya termojen traverten adını alır. Bunlar çoğunlukla sert kristalin, sıklıkla ince laminasyon gösteren ve çalı şekline benzeyen büyüme yapıları ile karakterize olur. Traverten ve tufa terimleri genellikle birlikte veya birbirinin yerine kullanılan terimler olmasına karşın, oluşum koşulları açısından traverten termojen traverteni, tufa meteojen traverteni ifade etmektedir. Traverten görü nümlü trabejler ise gölsel ortamda oluşmuştur. Suyun yüksek alg ve iyon içeriği ile iklim değişimleri göllerde traverten tipi karbonat çökelimine neden olur.
Çoğu karasal hidrotermal sistem magmatik ısı kaynaklarıyla bağlantılıdır. Termal su kaynakları çevredeki ana kayayı yoğun hidrotermal etkileşimle değişime zorlarken, bu karbonat tip yüzey çökeltilerinde diğer mineraller de yaygındır. Sinter adı verilen hidrotermal sistemlerin kimyasal çökeltileri tipik olarak silika, karbonat, metalik sülfitler ve
oksitler ve killerin hakim olduğu diğer mineral topluluklarından oluşur. Bazı sıcak su kaynaklarında manganez oksitleri egemendir.
Traverten ve tufaların fiziksel ve dokusal özellikleri, su sıcaklığına göre farklılık göstermektedir. Bazı travertenler sık dokulu ve az gözenekli iken diğer bazıları bol gözenekli
ve boşluklu olabilir. Bazı durumlarda bitki gövde ve yapraklarına ait izler ihtiva edebilir. Tektonik, karstik ve volkanik sahalarda yaygın olarak bulunan traverten ve tufa oluşuklarının bir kısmı eski (fosil, aktif olmayan) iken bir kısmı yenidir (aktif, güncel). Eski oluşuklar zamanla atmosferik ve kimyasal etkilerle aşınmakta, üzerlerinde lapya, dolin gibi bazı karstik şekiller gelişmekte, ilksel morfolojilerini kaybetmektedir.
Yukarıdaki traverten ve tufa tanımlamaları dikkate alındığında, termojen traverten oluşumunun Türkiye’deki en tipik örneği Denizli Pamukkale’de, meteojen traverten (tufa) oluşumunun en tipik örneği Antalya yöresinde, göl kalkeri oluşumunun en tipik örneği Afyon Emirdağ’da yer alır. Bu yazıda sıklıkla yer alan traverten deyimi çoğu zaman her üç oluşumu da kapsayacak geniş anlamda kullanılmıştır
Yazının Devamı Madencilik Türkiye Dergisi’nin 122.sayısındadır.