Madenciliği bıraktı ya da bitirdi denilen Avrupa’da adeta bir madencilik patlaması yaşanıyor. Kritik minerallere olan talebin artmasıyla ve tedarik zorlukları ile birlikte Avrupa hükümetleri kendilerine daha yakın kaynakları kullanma çabası içerisine girdi. Son yıllarda kritik ya da stratejik mineraller olarak adlandırılan kaynaklar üzerinde geliştirilen projelerin sayısı hızla artıyor.
Portekiz’in kuzeyindeki dağlarda, ülkenin en büyük ikinci şehri Porto’nun yaklaşık iki saat kuzeydoğusunda, adeta cennet gibi bir tarım alanı yer alıyor. Burada yer alan Covas do Barroso köyünde, çoğu 60 yaşın üzerinde olan 200’den az kişi yaşıyor ve bölge en çok, eti için değerli olan ve korunan bir tür olan Barrosão sığırlarıyla ünlü. En yakın kasaba olan Boticas arabayla 20 dakika uzaklıkta ve tepenin üzerinde durursanız duyduğunuz tek ses sığırlar, kuşlar ve böcekler. Ancak Covas, yeşil enerji geçişine hammadde sağlamaya hazırlanıyor. Covas’ın evlerine bir milden çok daha yakın mesafede, neredeyse köyün altında, Avrupa’nın en zengin lityum yataklarından biri bulunuyor ve burada planlanmış bir madencilik operasyonu var.
Bakır, nikel ve lityum gibi metallerin ek tedariki, yeşil enerji geçişine yönelik artan talebi karşılamak için çok önemli olacak. Çünkü elektrikli araçlar, rüzgar türbinleri, piller, yeşil teknolojilerde kullanılan kablolar, mıknatıslar, motorlar ve yakıt hücreleri vs hepsi kritik hammaddelere ihtiyaç duyuyor. Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler ve şirketler, yeni kritik/stratejik maden kaynakları bulmak için çabalıyorlar ve bunu yaparken, bir zamanlar hayata geçmesi yıllar, bazen on yıldan uzun süren projelerin onay sürecini kolaylaştırıyorlar.
Birleşik Krallık yatırım bankası Peel Hunt’ın analistlerinden Alex Gorman, “Hiç şüphesiz gerçek bir talep hikayesi var” diyor ve ekliyor “Lityum talebinde 35 kat artıştan bahsediyoruz ve Avrupa’da işleyen büyük ölçekli lityum madenimiz yok. Bu çok büyük bir problem.”
Ancak hükümetler bu tür projelerin onaylarını hızlandırırken ve yeşil enerjiye geçiş için malzeme sağlama çabalarının önemini aktarmaya çalışırken, madenin etkilerini hissedecek Covas sakinleri gibi yerel topluluklar arasında da endişeler artıyor. Bu da sürecin çok hassas ilerlemesi gerektiğine işaret ediyor.
Kaynaklar İçin Yarış
Planlanan Covas tesisi, şu anda Avrupa genelinde 2030 yılına kadar açılması beklenen yaklaşık 50 yeni madenden biri. Almanya’da Vulcan Energy Resources, tuzlu sudan lityum üretmek için yeni bir teknolojiden yararlanarak bir maden açmayı planlıyor. İsveç’te Copperstone Resources, kızıl metal bakırı çıkarmak için eski bir maden sahasını yeniden açmayı umuyor. Adriatic Metals ise Bosna’da gümüş ve çinko madenciliğine yeni başladı ve Finlandiya’dan Yunanistan’a uzanan hatta daha fazla proje oluşturmayı hedefliyor.
White & Case hukuk firmasında küresel madencilik ve metaller lideri Rebecca Campbell, “Bu kesinlikle bir madencilik rönesansı. Sektörde çalışan birçoğumuz için, kariyerimiz boyunca ilk kez Avrupa’da birincil projeler görüyoruz. Artık tedarik zincirine Avrupa madenlerinden hammaddeler de katılıyor.” diye konuştu.
Hukuk firması Covington & Burling’in danışmanı ve Beyaz Saray Çevre Kalitesi Konseyi’nde temiz enerji, altyapı ve Ulusal Çevre Politikası Yasası eski kıdemli direktörü Jayni Hein’e göre Avrupa ve ABD’deki durum da çarpıcı biçimde benzer seyrediyor. Hein, 2022’de iklim yasasının kabul edilmesiyle ABD’de yerli üretime ilgide bir artış olduğunu söylüyor. İklim yasalarının, izinleri hızlandırmak ve iyileştirmek için federal kurumlara sağlanan fonları artırdığını aktaran Hein, ancak eyaletler ve onların yasama organlarıyla çalışmanın gecikme yaşatmaya devam ettiğini kaydetti.
Avrupa’da madencilik rönesansı, kıtada yıllarca neredeyse hiç yeni madencilik faaliyetinin olmamasından sonra hızla gündeme girdi. Peel Hunt’tan Gorman’a göre, genellikle yeni bir madenin açılması 10 ila 15 yıl sürüyor, çünkü genellikle izinleri toparlamak yıllar alabiliyor. Saha bilgisine sahip kalifiye personel eksikliği ve genel olarak madenciliğe karşı olumsuz tutumlar da önemli bir sorun olarak öne çıkıyor.
Covas Yatağı
Londra Borsası’nda işlem gören bir madencilik şirketi olan Savannah Resources, 2017’de yeşil talebe yönelik olarak Covas yatağını madencilik için olası bir alan olarak belirledi. Bölgenin 1980’lere kadar uzanan jeolojik çalışmaları, olası lityum rezervlerini zaten belirlemişti. Ancak proje, Portekiz’in çevre ajansının desteğini alamayınca durmuş gibi görünüyordu.
Bu süreç bu yıl değişti. Mayıs ayında Savannah Resources, çevre kurumundan, şirketin tam ölçekli bir operasyonda nasıl ilerleyeceğini göstermek için küçük bir alanda madencilik yapılmasını içeren ön fizibilite çalışmasına onay aldı. Savannah Resources lityum eldesi için temel kaya olan spodumeni işleyecek. Şirket, Covas’taki vadide en büyüğü yaklaşık 500 metre genişliğinde ve yaklaşık beş futbol sahası uzunluğunda dört ocak kazmayı hedefliyor. Şu anda Savannah Resources bu sahaların en küçüğünde madencilik yapıyor ve şirketin lityum üretmek için henüz tüm onayları almamış olması nedeniyle üretilen cevherin bir kısmı yerel seramik endüstrisinde kullanılıyor. Şirketin asıl amacı spodümenin tamamen seramik için kullanılması yerine lityum hidroksite dönüştürmek. Lityum hidroksit, lityum-iyon piller için katot malzemeleri üretmek için kullanılıyor.
Diğer taraftan yerel halk ve muhalefet, Covas nehrinin maden tarafından kullanılmasından endişe ediyor. Belediyede iki ofis kuran Savannah Resources, bundan kesinlikle kaçınacağını ve bunun yerine yağmur suyunu depolamak için rezervuarlar inşa edeceğini açıkladı.
Endüstri dünyasının geçmişindeki çevresel olumsuz etkiler, yerel topluluklarla zayıf ilişkiler ve ölümcül kazalar Avrupa’da madenciliğe karşı yerel paydaşları tedbirli yaklaşmaya itiyor. Örneğin 2021’de yerel muhalefet, Rio Tinto’nun Sırbistan’daki lityum projesini askıya aldırdı. Ancak şirket madenin aynı noktada farklı kapasiteyle açılabilmesi için çalışmalarına devam ediyor.
Bununla birlikte, hükümetler güvenli bir metal ve mineral tedarik zinciri istiyor ve buna ihtiyaç duyuyorlar. Kritik minerallerin çoğu nispeten az sayıda ülkede çıkarılıyor ve bu da küresel bir tehdit oluşturuyor. Bu durum; Çin’in yarı iletken yapımında kullanılan iki kritik mineral olan germanyum ve galyuma ihracat kısıtlamaları getireceğini açıklamasının ardından geçen ay daha belirgin hale geldi. Çin’in açıklamalarının ardından otomobiller, telefonlar ve diğer teknolojik cihazlara gerekli olan çiplerin fiyatları yükseldi.
Avrupa Parlamentosu üyesi ve İsveç Ilımlı Parti üyesi Jessica Polfjärd; “Daha önce ihtiyaç duymadığınız veya kullanmadığınız kaynaklar var. Bunlar artık yeşil enerjiye geçişte toplumlar ve milletler için çok önemli.” dedi. Polfjärd, Avrupa’da hükümetlerin madenciliğe karşı tutumlarının değişmeye başladığını belirterek, evde mineral kaynakları kullanmanın faydalarını ve ihtiyacını açıklamanın milletvekillerine bağlı olduğunu da sözlerine ekledi.
Güçlü yerel muhalefete rağmen, Portekiz hala kaynaklarını üretmek istiyor. Portekiz’in enerji ve iklimden sorumlu bakanı Ana Fontoura Gouveia, “Avrupa’nın en büyük lityum kaynağına sahip olduğumuz için bunu ekonomiye kazandırma sorumluluğumuz var” dedi. Fontoura, büyük ölçüde özel mülk sahiplerine ait olan maden arazisinin kamulaştırılabileceğini ancak bunun yerine bir anlaşmaya varılmasını umduğunu da sözlerine ekledi. Fontoura, “Portekiz, yasaları çevresel ve sosyal standartlara uyarlama konusunda önde gelen bir ülkedir. Kritik hammaddelerin ekonomik ve sosyal değeri vardır ve bunu yüksek çevresel ve sosyal standartlarla karşılayabiliriz. İnsanları, geleceğe giden yolun bu olduğuna ikna etmemiz önemlidir.” diye sözlerini noktaladı.
Kaynak: Yusuf Khan, The Wall Street Journal, 11 Ağustos 2023